30 Aralık 2011 Cuma

Yıl güzel geçecek, inandım...

Mutluluk bazen bir kurabiyede gizli...


Ah bir yakalayabilse...
Bugün bir güzel yeni yıl hediyesi daha aldık. Emek emek, bizim için uğraşılmış, bizim için düşünülmüş. Nasıl mutlu etti beni. Nasıl ışıldattı günümü. N. teyzemizin su gibi kızlarından yeni yıl kurabiyeleri. Hem de isimlerimizin baş harfleriyle. UE kreşe giderken yuttu bir tanesini, test etti onayladı. Elleriniz dert görmesin kızlar, herşey gönlünüzce olsun...


Hep inanıyorum ve böyle sürprizlerle inancım artıyor. Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle ve bir insana özenmekle başlayacak herşey...

Bir ay gibi parıldıyor 2012 önümde, başak gibi ince ve uzun, dolu dolu bereketle bizleri bekliyor...
El emeği göz nuru yeni yıl hediyelerim. Kurabiyelerim ve menekşem.

23 Aralık 2011 Cuma

Alo alo...

Telefonu Graham Bell icat etse de, her anne çocuğu bir nesneyi kulağına götürüp konuşmaya çalıştığında çocuğu telefonu icat etmiş hallerine girer:)) Zaten icat edilmese bile her keşif yeni bir dünyaya teşrif değil midir, tantanayı hak etmez mi?  Ben Portekizliler kadar abartıp kaşifler anıtı dikmesem de (bu arada bana gördüğün yerlerden hangilerine tekrar gitmek istersin deseler (aklımda iki arkadaş ismi var) onları da alıp Lizbon derim.) bir post dikeyim kızımın telefonu keşfine...

Dün odada tezimle uğraşırken dışarıdan gelen seslere kulak kesilmiştim, farklılığı nedeniyle. Çıktığımda N. teyze ile NE'nin sırıtık suratları beni karşıladı.  NE artık telefon,top, kumanda ne bulursa kulağına götürüp bi de diğer kısa kelimelerinden farklı, uzun uzun kendi dilinde ve sesini biraz arttırıp heyecanla birşeyler anlatıyor. Kesin Gülce'nin numarasını çevirip onunla sohbet ediyorlardır. Ergen dönemlerinin provası olsa gerek.

Eeee, keşfetti tabi uygun tarifeye telefonu, kim tutar NE'yi.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Ve şanslı yorumcu...

Yorumlarınız için çok teşekkürler...

UE zigzaglı makasıyla kağıtları kesti, sarıçizmeli isimleri yazdı, bay sarıçizmeli çekilişi yaptı ve de NE bu sürece uyuyarak katkı sağladı.

Ve şanslı yorumcumuz Dilek. Ay kızın İngilizce kitaplarını okurken Gün kızına da bir oyuncak uydurup bir solukta okursun umarım. Sevgilerimle...

Adres bilgilerini saricizmeliue@gmail.com'a bekliyorum.

20 Aralık 2011 Salı

Buharika ve süpürmen çok sürmez evi muhteşeme çevirmen...

Arçelik demek bizim düşünmeden gidip ürün aldığımız yer demek. Yıllardır. Anne olduktan sonra bu Arçelik arkadaşımız benim baş yardımcım oldu çıktı. Önce Telve. Sıcak bir bardak çay içmenin hayal olduğu UE zamanlarında, UE uykuya kahve telveye, sarıçizmeli keyfe sloganıyla az zaman geçirmedim. Sonra UE büyüdü, bana sıcak çaylar içmek için Tiryakili zamanlar verirken evi bicik bicik kırıklar oldu. İmdaaağvk diye çığlığıma cevap gene Arçelikten geldi, yavlum sarıçizmeli işte süpürmen dedi. Elektrikli süpürge mi, kim açacak taşıyacak derdi mutfakta hazır ve nazır bekleyen süpürmenle çözüldü. Ve beklediğimden çok fazla temizlik sağlıyor süpürmen: kırıklar saçlar havlar...

NE doğdu, UE her türlü mekanda oynadığı oyuncaklarını NE ile paylaşmaya, sokaktan getirdiği kepçesini salona parketmeye başladı, NE UE'nin dolap bekleyen ama yıkanamayan oyuncaklarına oynar çağa geldi. Dedim ki şöyle muhteşem bir alet olsa buhar gücüyle oyuncakları temizlese.  Ve huzurlarımızda Buharika. Annemle önce fayans arası temizlikte denedik. Beklediğimiz sonucu elde edemedik. Ama bugün genel temizlikte yardımcımız halılarımızı deterjansız Buharikayla sildikten sonra mikrofiber bezin  koyulaşan halının açılan rengi ve bunu buharın hijyen gücüyle yaptığımızı gördüğümde annelerle paylaşmadan edemedim.  Islak zeminlerde de çok etkili. Deterjansız temizlik isteyenlere de bir ilgilenin derim.

Oğlum bu ara kafayı robotlara taktı. Çelik robotlarını satardı bir ara arçelik. Ya yeniden satmaya başlasın ya da benim bu muhteşem tanıtımım için eskilerden bana bi tane yollaasın:))

17 Aralık 2011 Cumartesi

Telefonda görülmemiş tarife...


Durun tarifenizi seçmeden bir de beni dinleyin.
Aradığım numara bizim ekipten mi, yoksa her yöne mi, bugün bedava günüm mü, hediye kontörüm var mıydı, bu tarifeye sms dahil miydi?
Düşünürken feleğiniz mi şaşıyor?



Sinirden telefonu yere atasınız mı geliyor?

DURUN İŞTE YÜZ GÜLDÜREN TARİFE...........

 



Gözünüz kapalı arama yapabileceğiniz bir tarife şimdi açıklıyorum....





Ördek, kedi ve köpek seçeneklerinden oluşan bu tarifeye geçtiğinizde "Bir arkadaş arayalım şarkısı" sizi aradıklarında fonda çalabileceği gibi seçilen hayvanın sesi de dinletilebilir. Tarifeyi seçtikten sonra tek dikkat etmeniz gereken abinizin bu telefon benim diye sizi düğün yerinde rezil etmesi olabilir (tahmininiz üzre telefon abinin, NE 2. çocuk olarak eskilerden devam etmekte). Haydi bol konuşmalar...

12 Aralık 2011 Pazartesi

Bazen Mutluluk

Bazen Mutluluk Bir Sehpa Üzerinde...

7 Aralık 2011 Çarşamba

Bin teşekkür, Bir hediye...


Sarıçizmelinin değerli takipçileri,

Yazmak içini aktarmak, zaman geçince tekrar dönüp okumak. Bunlar bana çok keyif veriyor.
Hele ki yorumları okumak. Yazdıklarımı okuyan ve yorum bırakan herkese binlerce teşekkürler.

Ben çekilişlere katılmayı çok severim. Kanal6'da Şafak Karaman'ın Müzik Dergisi'ydi sanırım, onda bir çekilişe katılmış bir sonraki hafta sonuçlarda adım çıkmayınca unutup gitmiştim. Bir ay kadar sonra pek de ilgim olmayan sanatçı Muazzez Ersoy'un CDsinin bana çıktığını programı izlerken rastgele duyduğumda pek sevinmiştim. Program pek modaydı o ara, pazartesi okula gittiğimde kutlamaları kabul etmiştim:))  Ahmet Özal kanalın sahibiydi, CDmi göndermedi:) Helali hoş olsun, orda adımı duymak yetti bana. Yıllar sonra TRT'nin Okudukça'sında denedim şansımı. Cevabı bildim, pek adı duyulmamış bir yayınevinin kitap setini kazandım, hediye kitap olunca daha da çok sevindim. TRT de göndermedi hediyelerimi, ama konu kitap olduğu için peşine düştüm. Gönderdikti, görderiyordukdu derken ben kitap setinden de oldum. Ara ara bloglardaki çekilişlere de katıldım, NE'ye hamileyken Pratik Anne'nin Tıpış Tıpış Adımlar Ajanda çekilişine katıldım  kesin bu bana çıkar diyerek ve de çıktı:)) Ve elime ulaşan tek hediye bir bloggerdan oldu. Bakın da görün blog dünyasının gücünü.

Dün bir arkadaşım için yeni yıl hediyesi alırken, Sunay Akın'ın son kitabına göz attım. Bir de ne göreyim Sarı Çizmeli Mehmet Ağa diye bir alt başlık. Ne zamandır beni okuyanlara benden bir anı iletmek istiyordum. İşte işaret;) 21 Aralık'a kadar bu posta yorum bırakan bir kişi Bir Çift Ayakkabı'nın sahibi olacak, ayakkabısını seçip beğenmek de ona kalmış:))

29 Kasım 2011 Salı

9 aylık Nehir Ece



Zamanın su gibi akışına ikinci şahitliğim. Bu sefer daha da tadına varıyorum, sindire sindire yaşıyorum.
9 aylık NE, abisinin peşinden 5 emek/sn, oyuncağın peşinden 4 emek/sn, yemeğin peşinden 3 emek/sn hızla gidebiliyor. Bolca sıralıyor, hatta yakın iki mesafede birinden diğerine geçebiliyor. Dişler hala piyasada yok. İlk aylarda 7 de yatıp gece 4'e kadar emmek için bile uyanmayan kızım bu sayıları aldı 7*4 =28 kez gece uyanır oldu. Gündüz uykuları da pek kısaldı. Kelime taklitleri başladı. Abide de olmuştu bu dönem, ara ara söylediğimiz kelimeleri taklitle aynısını söylüyor. İsmini söyleyince dönüp bakıyor. Eve sevdiği birileri gelince  ve gezmeye giderken sevinçten çırpınıyor. Saçları çok uzadı, tokalı günlerimiz başladı. Özetle büyüdü gitti:)

25 Kasım 2011 Cuma

UE de nerelerde diyenlere...

UE, iki haftadır kreşli.
NE ile başı dertteeeeeğğğğv, ne yapsa bilemiyoooooor, canından bir parça o söküp atamıyoooor...
Kepçe deliliği son sürat, üzerindeki giysilerden de anlaşıldığı üzre.
Sarı plasmacar onun hayalinde sarı taksi, vileda sapını da herhangi bir kapının önüne koyup garaj girişi yaptımıydı anne sen gel güvenlikçi ol seslenmesi an meselesi.
Benim UE onun anne olduğu ya da babalı versiyonu bu ara bayıldığı oyun. Kreş eferim size biz buna drama diyoruz oynamaya ve araya mesajlar serpiştirmeye devam dedi.
Sabunlardan garaj ve geometrik şekil yapmacaysa diğer baş oyunumuz.

Kreşteki öğretmeni uyumadan önce ve ara ara toz dumandan bahsetiyor dedi. Öğretmeni toz duman değil o tostoraman, bizimkisi ağzı esnemekten ayrılsa bile toz dumanını okumadan uyumaz.

22 Kasım 2011 Salı

Nerde bizim dişler?

NE Gülce'nin diş buğdayına katıldı.
Pideden tattı, ikinci çocuk olmanın rahatlığıyla davranan anne babadan feyz alan Gülce'nin anne babası ilk çocuklarına pide tattırdı.
Türk pediatri derneği NE nin anne babasını yaş altı çocuğa pide tattırmak ve tattırmaya sevk etmek konularında kınayan bir bildiri yayınlarken, Gülce ve NE (araları 25 gün) ortak yapacakları 1. yaşgünü partisinin menüsünü içli köfte, bardak lahmacun, adana kebap olarak belirlediler.
Eeee, NE nerde senin dişler? Gece uykusuzlukların lütfen diş sorunsalından olsun. 36 aydır kaç gececik tam uyudum ki, bi de parçalı uykulu gecelerimi uykusuz gecelere döndürmeyelim lütfen.

18 Kasım 2011 Cuma

Bir kızın abisi var mı, 4 adımda anlama rehberi...



Eğer ki bir bebeğin yüzünde ince bir çizik varsa biliniz ki tırnakları uzamıştır.
Ama eğer ki bir bebeğin yüzünde derin bir çizgi varsa biliniz ki bu bebeğin abisi vardır.

Bir kız bebeğin üzerinde bilhassa ev içinde giydiklerinde bolca mavi varsa biliniz ki bu bebeğin abisi vardır.

Bir kız bebek 10 kaplan gücünde sesler çıkarıyorsa biliniz ki abisi vardır.

Bir kız bebek yaşıt hemcinsleri ağızlarına bebek, fincan, çıngırak sokmaya çalışıyorken kepçe, hilti, kamyon sokmaya çalışıyorsa biliniz ki abisi vardır.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Tostoraman Ailemizin 5. Üyesi Aman.

Twittersız, Facebooksuz yaşadığımız günler, cep telefonunda mesaj sesi duyduk mu zıplıyoruz, biliyoruz ki reklam mesajı değil bir arkadaşla sohbetin başlangıcı mesaj. İşte o günlerde eve basılı gazete de giriyor hergün. Radikal tercihimiz, Perihan Ablamızı sektirmiyoruz okuyoruz. Kızına okuduğu kitaplardan ve Tostoraman'dan bahsetmiş yazılardan birinde. Çoluk yok çocuk yok ama bu kitabı aklımın bir köşesine yazıyorum. UE doğduktan sonra da tozlu arşivlerden çıkarıp İdefix'in yolları taştan, gelsin de okuyalım en baştan diyorum. Kitap geliyor, korkunç iç basıcı birşey, UE dönüp bakmıyor bile. Neyse ki aynı yazar ve çevirmen ikilisinden Kasabanın En Şık Devini de istemişim. UE bayıldı. Debi (UE nin deyimiyle dev) okurken, akkasına (ayakkabısına) bakarken, yanan evi üff diye üfleyip eliyle tüh işareti yapıp sönmedi diyen UEye gülerken günler günleri kovaladı. Tostoraman kapattığımız çekmecede uykuya daldı. Taaa ki dedesi ve UE aradan bir sene geçip kitabı günışığına kavuşturana dek. Sonra UEde bir Tostoraman merakı başladı ki sormayın gitsin. Tostoraman aşağı Tostoraman yukarı. Önceleri UE sıkıldığı için kitabı kendi hikayelerimizi uydurarak okuduk. Sonrasında da harfi harfine uyarak.

Bana hala akıcı gelmiyor Yıldırım Türker'in çevirisi ve kafiyeler (akrostişlerimi bilenler bilir 3 dakikada kişiye özel ve de pek güzel kafiyeli akrostişler attırırım,  o nedenle kafiye işine fazla hassas kulağım, akmayanı çok rahatsız edici geliyor), hele günde 10 kez okumak zorunda kalınca hiç.  (Uzun zaman sonra, yanlış anlaşılmalardan dolayı şu notu ekleyeyim: Türker'in çevirisi ve Türkçesinin muhtşeemliği nedeniyle biraz daha okurken akan kafiye beklemişim o zamanlar, şimdi bunu neden yazmışım ki bile diyorum ayrıca:))

Tostoramanı ben kötü emellerime de alet ettim. NE ilk doğduğunda ve UEnin  günaydın yerine "Eceye vuracam" muadiliyle uyandığı günlerde, en büyük korkum kardeşine kaşla göz arasında zarar vermesiydi. NEyi odamda uyuttuğum zaman çıkışta, çok korkmuş surat ifadesi takınıyordum ve yatağın altında Tostoroman kuyruğu gördüm UE diyordum, bu UEnin odaya girip NEyi uyandırma çalışmalarına en azından mola verdiriyordu. NE emmek için uyanıp ağladığında da "eyvah Tostoroman ısırdı" diye NE nin yanına emzirmeye gidiyordum, UE bu vesileyle peşimden koşmayıp ev ahalisiyle takılıyordu.

UE içselleştirdiği Tostoramanı bebek görmeye gelen arkadaşımızın oğluna anlatıp, çocuğun ağlamaya ramak kalmış halde ebeveynlerine gelip Tostoraman varmış demesi de Tostoramana ilişkin anılarımıza not edilmesi gereken önemli detaylardandır.

Mesaj kaygılı anne olup anlattığım masalda, çalan kapıyı annesi yerine açan UEnin içeri giren Tostoramandan kurtulmak için babasına telefon edip çağırması üzerine hemen gelen babanın, Tostoramanın arabasına çarpması sahnesi UE tarafından hiç hoş karşılanmamış, "babam tostoramanın arabasına çarpmasın ben onu seviyorum" diye anne uyarılarak masalın akışı değiştirilmiştir.

Hülasa baştan hiç hoşlanmadığımız bu kitap başucu kitabımız oldu. Karakter de ailemizin beşinci üyesi olarak beş cümlemizden birinin içinde geçmekte, karakterden hem ürkülmekte hem derin bir sevgi beslenmektedir:))

Ayrıca Tostoraman tanışılan her şahsa aktarılmakta, yazlıktan dönüşümüz sonrası  eş dost tarafından bir UEnin kulakları bir de Ostoraman mıydı neydi denerek Tostoramanın kulakları çınlatılmaktadır.

UEnin Tostoraman sevgisini bilen bir teyzesi kendisine Tostoramanın Yavrusu kitabını hediye ederek UEyi sevinçlere gark ettiği kadar, bana da Tostoramanla birlikte çocuk büyütme şansını vererek beni bahtiyar kılmıştır. Tostoraman kreşe başlıyor diye bir kitap olsaydı şu günlerde ne hora geçerdi diyerek konumuzu tamamlıyor,  Tostoraman, bu kitapsız çocuk kalmasın aman diyorum.

Bol kitaplı günleeer...

9 Kasım 2011 Çarşamba

Mesaj

Bayram, NE tarafından su böreği ve kabak tatlısı tadılarak kutlandı.
NE 2. çocuk ferahlığında bayram geçirdi.
NE, tüm anneler ferah olunuz ve bayramınız kutlu olsun mesajını yayınladı.  

7 Kasım 2011 Pazartesi

Ben Bu Anı Yaşamıştım

UE ilk emekleme denemelerinde...






NE hedef belirledi
 Ölçtü biçti...


Bazen biraz soluklandı...



27 Ekim 2011 itibariyle tarih tekrardan ibaret dedi...
Bir çorap çekmecesine doğru yola koyuldu.

22 Ekim 2011 Cumartesi

3 yıllık anne...

0-3,  bir devri ne de çabuk kapadık...
Mutlu yaşlar oğlum, bizimle, kardeşinle...

20 Ekim 2011 Perşembe

Japon Elması Marmeladı

Böbannemizin bahçesinden gelen ekşi japon elmalarını önce çay yaptık içtik. Dedemiz gene topladı, bu sefer kışın çay yapmak için kuruttuk. Dedemiz gene topladı, dur ben şunun bir marmeladını yapayım dedim.
Rengi, tadı, işte sarıcizmelinin muhteşem marmeladı

Elmaları ayıkladık. Elmalar küçük olduğu için 1 kilo elma ayıklanınca neredeyse yarım kilo kalıyor.
Sonra ayıklanmış bir kilo elmaya bir su bardağı su koyarak elmaları pişirdim. Ve süzgeçten geçirdim.  Ayıklanmış elma miktarına bir yarım şeker koyarak kıvam kazandırdım. Mayhoş, muhteşem bir marmelat oldu. Tek sorun bu ağaç dışında japon elması nereden alınır bilmemem.

7 Ekim 2011 Cuma

Bir Kar Masalı...

Bir Kar Masalı artık benim sevdiğim gibi, ninem usül basılmış...

Biz OİP'in doğumgünlerini kutlardık...



 Bu pastamdan ilham aldı kendisi, kutukafamıymış neymiş bişi uydurmuş. Ben çoluk çocuk doğuracağım diyip düşemedim işin peşine, geliştirmiş kendini. Harika kadınlarla bir olmuşlar, harika bir masal kitabı çıkarmışlar.  Oysa ben çocukları büyütür akrostişler attırırım o da resimler diye hayaller kuruyordum.

Ünü günden güne aşıyor OİP'in. Neyse ki sanatçının ilk eserlerinden elimizde mevcut, bunu satıp köşeyi döneceğimiz günler pek yakın:P



İşte burada postun aslı.

O ip çok mutluyum seni tanıdığım için
İ lk fırsatta idefix'ten Bir Kar Masalı kitabını seçin
P ek umutluyum böyle girişimci annelerin varlığıyla gelecek için...

5 Ekim 2011 Çarşamba

Emzirme Haftası

Emzirmek her kadının hakkıdır, emzirilmek de her bebeğin...
Anne sütü muhteşem besin içeriğiyle  0-6 ay arası bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılar.
Anne sütü, anne bebek arasındaki iletişimi güçlendirir.
Anne sütü, annenin doğum sonrası ruhen ve bedenen toparlamasına olanak sağlar.
Anne sütü mucizedir. Tüm bunların yanında kolay bulunur, bedavadır.
Anne sütü, analarımızın ak sütleri kadar helaldir, o sebeple emziren kadınlara evde, işte, sinemada, okulda, pazarda, çarşıda, Muhteşem Yüzyıl izlerken, süt az geldiğinde, anne cinlendiğinde, biraz dinlenmeye imrendiğinde, uykusuzlukla demlendiğinde tüm anlayışınızı, yardımlarınızı, övgülerinizi esirgemeyiniz.
Anneler sütleriyle geleceğimizi besliyorlar.
Emzirme haftası kutlu olsun...

25 Eylül 2011 Pazar

Benim Oyuncaklarım

UE'nin yaklaşan doğumgünü için oyuncakları gözden geçirirken kendi çocukluğumda da sahip olduğum oyuncakları da gördükçe mest oldum.


İşte benim çivi oyuncaklarım










Pire oyuncaklarım (neden böyle isimlendirdiğimizi bilmiyorum)






Legolarımdan bir tanesi, pencereleri kapıları olan hatta bar kapısı bile barındıran bir legom daha vardı..
 













Kızılderili oyuncaklarım...


Akşam akşam yüzümde gülücükler açtırdı bana oyuncaklarımı görmek.

20 Eylül 2011 Salı

Döndük

Ankara'ya döndük... Neye uğradığımızı anlayamadık. Ev yığmalı olarak dağılmakta. UE oyuncaklarını çok özlemiş. Kız abisinin oyuncaklarına sulanıyor. UE nin güneşten ve denizden yıpranmış saçları gitti. Bu ay Meraklı Minik dergisinin teması bisiklet, ona bakıp bakıp bisiklet üstündeki anlarımızı anıyoruz. Pek güzel geçirdik yazı, lakin buraları da pek özlemişiz. Hoşbulduk.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Dönmeye Yatmak

Demiştim gelirken postumda, hızla geçer yaz diye. Geçti gitti. Denize alamastık dedik, eşyaları arabaya yükledik. Sabah kalkabildiğimiz en erken saatte kalkıp yollara düşeceğiz. Bekle bizi Ankara ve de bir sonraki yaz için buralar...

14 Eylül 2011 Çarşamba

Bakıcı Ararken

NE için bir bakıcı desteği alacağım. Sizce ön görüşmede neleri konuşmalı, nelere dikkat etmeliyim?

9 Eylül 2011 Cuma

Ek Gıda

5.5 ayda başlayalım dedi bu seferki doktorumuz. Ama önerisi hazır muhallebi olunca, tavrım hmm tamam öyle yapalım diyip bildiğimi okumak oldu. Tatilde oluşumuz nedeniyle, 6. ayın beslenmesini telefonda nasıl konuşuruz detaylı dediğinde, eski doktorumuzun uygulamasıyla gitsek olur muya tamam cevabını alınca bildiğimi okumak iyice kolaylaştı.

Hayat Güzeldir, demiş ki hiç bişi yediremedik. Ben de diyorum ki, o da birşey mi ben 2 keredir başlangıçta hiç birşey yediremiyorum. Ama bu sefer farklı, panik değilim, biliyorum ki alışma evresinde. UE bir yaşına kadar et yemedi, şimdi en iştahla yediği şey et. Bu deneyimle akışına bıraktım. Anne sütü bir daha yok ve içeriği halen çok kuvvetli. Tattırdıklarımdan ne kadar yerse, kalanı sütle tamamlansın.

Bizim listemiz şöyle:
1. Hafta: Meyve püresi (Elma, havuç ardından muz armut) 8. aya dek narenciye, 1 yaşa kadar kivi çilek yok.
Sabah 10-11 arası 2-3 kaşık ile başlıyoruz hergün öncekinin iki katına çıkarak 100-150 cc ye ulaşılır. Püre cam rende ile yapılacak. Bendenizin cam rendesini annem vermişti, aile geleneği cam rende yaptık:)
--------------------------------------------------------------------------------

2. Hafta: Sebze püresi (Patates, havuç(hem meyveymiş hem sebze:)), kabak, maydanoz, brokoli, ıspanak, küçük soğan, pirinç, kırmızı mercimek, 1 kaşık zeytin yağı haşlanır rondo vb. kullanılmaz analarımızın devrindeki gibi çatalla ya da tel süzgeçle ezilir.) (Bu arada, doktor küçükken yaz kış sebzesi ayrımıyla büyüdüğümüzü, farkı bildiğimizi unuttu galiba. Yaz geliyor, kabak dışında yaz sebzesi vermedi bize. Çocuğu küçükten günümüzün abuk beslenme düzenine alıştırma amacında da olabilir tabi.)
Öğlen : 2-3 kaşık ile başlıyoruz hergün öncekinin iki katına çıkarak 100-150 cc ye ulaşılır
--------------------------------------------------------------------------------

3. Hafta: yoğurt (kısa raf ömrü olan doğal hazır yoğurtlar da olabilir, ama biz evde kendimiz yapacağız.)
İkindi: 2-3 kaşık ile başlıyoruz hergün öncekinin iki katına çıkarak 100-150 cc ye ulaşılır
--------------------------------------------------------------------------------

4. Hafta: Kahvaltı: (2-3 bebe bisküvisi asla daha fazlası değil ya da 1 dilim ekmek, evde yaptığım tam buğday ekmeği de olurmuş. Evde yenen peynir minicik parçalara ayrılıp gece suya konacak, 50 gram, 1-2 kaşık pekmez (Nigar Teyzemiz, var mı halen ev yapımı pekmez?), 1-2 çay kaşığı dövülmüş ceviz, sağılmış anne sütü, mama, yoğurt ya da taze meyve suyuyla çatalla ezilir)

1. Hafta : Meyve
2. Hafta : Meyve + Sebze
3. Hafta : Meyve + Sebze + Yoğurt
4. Hafta : Meyve + Sebze + Yoğurt + Kahvaltı


6. ay bitince başladık, şimdi yoğurt haftasındayız.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Hırsızalmaz

Zaman ne çabuk akıp gidiyor. Planlanan dönüş tarihimiz bayramdı, biraz daha uzattık. Dönüşte ufaklığa bakıcı bulunması, UEye bir kreş ayarlanması, aksayan tezde ilerlenmesi gibi çok önemli üç maddemiz mevcut.

Annesi bunlara kafa yoradursun, UE denizin, kumun, güneşin, bahçeli evin, konunun komşunun, bilimum ağacın (bilhassa eriklerin, papaz eriğiyle başladı, şimdilerde bardacık ve hırsızalmazlarda. Hırsızalmaz benim ilk kez bugün tattığım bir tür, dışına bakınca birşeye benzemiyor ama içi çok lezzetli kıpkırmızı bir erik.)

Deyimleriyle günümüze neşe katıyor UE. Bir yer yatağı var, akşam yukarıdan indiriyoruz sabah kaldırıyoruz (paşam sıcak olduğundan yatakta yatamıyor, yere atıyor kendini biz de kendimizce önlem aldık). Yatağı götürmeye çalışırken sorun çıkarınca, süren doldu UE yatağı çıkarıyorum dedim. Eliyle bir boşaltma hareketi yapıp süremi boşalttım anne, tekrar dolunca çıkar dedi.

Arkadaşı biz akşamüstü Balıkesir'e gidiyoruz diyince akşamaltında gidin, verdiğin sözü tutumadın diye sitem eden dedesine sözümü tutmadım sokağa attım cevaplarını ilerde belki ünlü bir yazar olur da okur güleriz diye kayıt altına alalım.


Annem kekikli domates yapıyor kahvaltıya (süt arttırıcı etkisini vurgulamalıyım). Bizimki lekeli domates yemezmiş.

Hayat oyunlarının içine akıyor, ilaçlama oyunundan sonra karpuz satmaca en favorisi bu ara. Komşu "karpuzcu kaça karpuzlar" dedi, UE "üçe abi" diye cevap verdi, komşu "ooo pahalıymış biraz pazarlık yapalım" diyince de UE "zaten pazardayız ya" diye ekledi. Beni balkonda bırakıp kendisi röntgen ışığından etkilenmemek için içeri girip sürgülü kapıyı iterek ayağımın filmini çekiyor. Bugün hortum şeklindeki bisiklet kilidini boynuna geçirmiş soruyordu nereniz ağrıyor diye. Doktorsa 2. çoğul şahısta soru, pazardaysa abla abi ekleniyor soruya. Nasılda detayları kazıyorlar beyinlerine.

Teyzesi Ankaraya gidişini kastederek, pazara gidiyorum ben UE dedi, bizimki gelirsin di mi pazardan diye sordu.

NE ye katı gıdalara başladık, önlüğü tedavülden kaldırmış oğlum yemeklerini boynuında pembe bir önlükle yemeğe başladı. Ve NE nin yeme çalışmaları oğlumun midesini kaldırıyor, kustu kusacak. NE yi bana gösterme anne demekte yeme fasıllarında.

Hep beraber felekten bir gün çalmak ve babamıza papalinayı tanıtmak için Cundaya gittik. Biz papalina ve kabak çiçeği dolmasına kaptırmışken kaşla göz arasında annemin gözlüğünü denize fırlattı. Gözlük gözümüzün önünde süzüle süzüle derinlere inerken inip alayım diyen babama dur dedik, garsonlar geldiler bir aparatla gözlüğü arayalım derken iyice bulandırdılar gittiler. İnadım inat babam ben bir dalayım dedi, sevgili kocam hemen bir deniz gözlüğü aldı geldi. Abi bura taşlık, tekneden atla uyarılarını dinleyen babam önce bir kayığa sonra denize atladı. Hiç bişi görünmüyor derken gözlük bulundu. Babamın geri çıkması, çizilmiş dizler, şortunun kuruması, sıcak sıcak yenemeyen 2. tava papalina derken günü bitirdik. Bir başka deniz kenarı gidişimizde kendisine anneannenin gözlüğüne ne yapmak yok diye sorduğumuz UE nin cevabıysa, denize atmıycam yere atıcam olunca ne kadar sorun çözmeye yöönelik bir oğlum var diye gurur duymak da bana düştü.

Babannesi, halası, amcası, kocaman teyzeler ve kuzenler bayram tatili için çeşmeye geldi. Biz de, onlara katıldık. Gidişte, 4 kez uyuyan NE UE tarafından uyandırıldı. Dönüş yolundaysa çeşmede gözlerini yuman iki kardeş 3 saat kadar deliksiz uydu. Aliağada burası fenzin kokuyor diyerek gözlerini açan uykusunu almış UE, önce NE yi uyandırdı. Sonra dedesinin uyutmak için söylediği tüm ninnileri söyleyip güzelce kardeşini uyuttu UE. Bu ne sevgi derken bizimki bayıldığı kıııııııkkkkhhhhlamasından yapıp kardeşini büyük bir zevkle uyandırdı. Sonra gene başladı ninnilere ve bana dönüp uyusun da gene kııııkkhlayayım dedi.

Babam UE yi uyuturken türkülerden potpori sunuyor. Ve şu anda şarkı söyle diynce Haydiiii ulen de haydülen, kerimoğlunun sandalı da sandalı diye başlayan bir oğlum var:)) Ve bu türküyü bilhassa tüeletteyken (tuvalet) tercih ediyor. Peşi sıra yeni yılın yeni yaşın kutlu olsun, çok yat (bazen uyu da diyor), büyüüü büyüüü geliyor. Kapanış önce bir meclis kuruldu sonra pe-di-şah kovulduyla geliyor.

Bunlar aklımda kalanlar, diğer dedesinin özlemi dışında keyfi gayet yerinde, yağmurlar yağınca gideriz diyordu, bu akşam yağmur yağınca da kar yağınca da gitmiycem burda kleş okuluna gideceğim diyerek uyumuş.

Bunlaraa bir de NE'nin yaptıkları eklenince bedava eğlence hergün bize. Dışarıdan bakınca hırsızalmaz bizi ama içimize girince bir güzellik bir keyif deymeyin gitsin. Demem o ki, tek çocuklular, yalnız bırakmayın çocuklarınızı...

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Ek Gıda





Zaman ne hızla akıyor, ek gıdaları tatmaya başladık bile...

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Ela UE Buluşması...


Dünya küçük gerçekten. Özgür Anne ile yazlık komşusuymuşuz yıllardır. Belki de yanyana durmuşuzdur sabah gazete alırken, belki denizde paralel yüzmüşüzdür kimbilir. Geçen sene bir geceyarısı vakti uğramıştım onlara. Çocuklar çoktan uyurken. Bu sene babalarımzdan harçlık annelerimizden izin alıp;) önce dondurmacının önünde buluştuk anlatılacak çok şeyin pek azını anlatıp ayrıldık. Sonrasında ise Ela ile UE tanıştılar.

Senem ve Neva ile rastgelişimiz sonrası ikinci blog tanışmamızı yaptık böylelikle.
Komşularımın çocuklarını Ela'dan az tanıyor bile olabilirim. Çokça uzak pekçe yakın bu blog tanışıklığı. Ela'nın anneannesinin kurabiyesini hızla mideye indiren ikilimiz bisikletle bolca tur attılar. Bu seen kısa oldu görüşme. Olsun, daha uzun yıllar yazlık arkadaşlığı bekliyor sizi...

25 Temmuz 2011 Pazartesi

5. Ay Geçerken



5. ayı geride bırakırken NE, sıcaktan bunalmaya, dönebilmeye, abisinin saçlarını yolmaya, bir nesneyi tutup ağzına götürmeye, ayağını emebilmeye başladı.


Turuncu saçlı olan bebek benim. Adı Nurtop, GIRGIR günleri Yavlum Mithat Muhlis Bey'in sevgilisi vardı Nurtop Hanım, ondan etkilenip koymuştum. GIRGIR okuyup bebek oynayan kaç kişi vardır?:)) Kızımın şaşkın ifadesi bu iki eylemi yanyana duymaktan olabilir. Mavi gözlü olan bebek de benim. Nurtop'u ona emanet ettim, eğlenmeyi hep bilsin, bolca gülsün diye dileyerek. Bu arada Nurtop bir İzmir kızıdır. Bornova'da bir oyuncakçıdan alınmadır kendisi.

Bahçe Duvarından Aştım...

20 kusur sene önce geldiğimizde, hep dutluk filan değildi buralar, ondan olsa gerek akıl edip bir ev kondurmuşuz. Sonradan çok değerlenmediği için arsamızı verip 5 lüks daire alamadık. Ama köylü amcaların değersiz diye damatlara verdikleri çorak araziden bir vaha yarattık tüm site halkı olarak, şimdi köylü amcaların oğulları verimli tarlalarını çapalarken tepeden bakıyorlardır bizlere, damatlarsa çorak arazileri kooperatiflere sattıktan sonra ne yaptılar bilen yok...

Önce birer birer ayıklandı inşaat artıkları topraklardan. Babam derinden kazdı bizim bahçeyi, kazamayanlar toprak getirttiler. Ne bulunduysa ekildi, biraz yeşil görünsün diye. Ne yendiyse de gömüldü toprağa. Bizimkiler bir an önce yeşersin bahçe diye ağaç fidelerini dikerken Cumhuriyet İsmail, yapmayın böyle dipdibe ekmeyin deli orman olur oralar dediğinde annemle babam (hadi annem şehir kızı da babam gene biliyor bağ bahçe) hadi canım sen de demişler. Zaman haklı çıkardı İsmail Amca'yı, 2 kavak, bir merdivenin köşesinde biten şeftali (ne de güzel meyvesi vardı, yenisi onun kadar cömert değil bize, belki de bildiğinden diğerinin başına gelen akıbeti) benim bildiğim gitti içimiz elvermeye elvermeye... Kimisi kendiliğinden giti, ceviz denendi tutmadı, vişnemiz yıllarca besleyip çekti gitti, şimdi yeni fidenin büyümesini bekliyoruz heyecanla. 2 zeytin, 1 kayısı, 1 şeftali, 1 armut, 2 incir, 1 çam, 2 de farklı erik var bahçemizde. Ki küçücük bir bahçe. Genişçe alana yayılmış sitemiz ve çevre sitelerin katkılarıyla çöl ortasında cennet oldu yöre.

Kayısımız bu sene çok verimli değil (kendimiz yedik, eşe dosta ikram ettik, bir iki kavanoz da reçel çıktı), verimli senesinde 100 kilodan fazla veriyor. Bizim bahçeye ilaç girmiyor bunu bilerek daha bir iştahla konu komşu beraberce yiyiyoruz, bolca reçeller gidiyor sevdiklerimize annemin elinden. Bir de pestili var ki, yemelere doyulmaz. UE'nin sarmasını annem günlük sarıyor. Babam su verdikçe, asma bize körpe veriyor. Sulandıkça bahçeden semizotu fışkırıyor ki biz kartalozlarına 2 milyon verip bir demet alabiliyorduk geçen sene Ankara'da. Pek çok besin elde edebiliyoruz bir sulama maliyetiyle.

Hadi gelin köyümüze geri dönelim denemediğine göre, çöpe giden meyve çekirdeklerinden hazine arazilerinde meyve ağaçları yetiştirmeyi düşünen belediye var mı Türkiye'de?

24 Temmuz 2011 Pazar

Abisinin Kardeşi...

1 Nisan 2009...





22 Temmuz 2011...

Aynı body, abi kardeşşş:))
Ben çocuklarımı ayak tabanlarından tanırım:P

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Bir Sene Olmuş.



Geçen sene bugün, bir iki saat önce varlığından haberdar olmuştuk.
Bu sene aramızdasın...
Nice güzel seneler diliyorum, sizlerle.

17 Temmuz 2011 Pazar

Kaza Olabilir...

UE bir haftadır tuvalet eğitiminde. Geldiğimiz nokta, ufak kazalar dışında işlem tamam gibi. Bolca da replik oldu bu süre içinde.

İlk gün bolca çiş kazası oldu. İlk kazalarda olsun kaaza olabilir diye durumu kurtarmaya çalışmıştık. Sonraki kazalarda bizim ağzımızı açmamıza fırsat kalmadan UE kaza olabilir demeye başladı. Bizim aramızda da replik kaldı "kaza olabilir".

UE'ye teyzesi kafiye meselesini öğretmeye çalışır. Sonra gelip anneye marifetler sıralanır.

Teyze: Mısır
UE: Kısır, Isır (babam r harfini söyleyebilmesi için kızlarında uyguladığı taktiği torununa da uygular. Sonuç en azından bu kelimeleri söylerken başarılı).

Teyze:Tuz
UE:Buz

Gündemi yakalayan Dede: Çiş
Hepimiz iş demesini beklerken UE'den cevap gelir Kaka.

Teyzesini geçirip gelirken yolda çiş kazası oldu, tam da eve girerken. Hadi lazımlığa otur belki kalan olmuştur UE dedim. Oturdu ve dedi ki "Lazımlık çok ağlayacak anne, baba hiç çiş kalmamış diyecek".

UE: Anne pipini göstersene.
Anne: Pipi gösterilmez ayrıca Annelerin pipisi olmaz UE.
UE: Büyünce olur, baba olunca olabilir belki.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Bunu mu?

Akşam gölgesindeki yan bahçede UE ile benzinlikçilik oynuyoruz...

UE: Bugün Övidi (Audi, bi sürü araba markası biliyor ve nasıl öğrendiğini ben bile bilmiyorum) ile geldim.
Anne : Hoşgeldin UE, sen çok mu güzel araba kullanıyorsun?
UE: Çok güzel kullanıyolum.
Anne: Baban mı daha güzel kullanıyor sen mi?
UE: Ben.
Anne: Ben mi güzel araba kullanıyorum sen mi?
UE: (Kardeşinin bebek arabasını göstererek)bunu mu?
Oğlumun gözünde tek kullandığım araba bebek arabası...

2. çocuk için ikirciklenenlere...

30 Haziran 2011 Perşembe

THY Ece Temelkuran'I dinlesin mi?

Sosyal medyada kıyametleri koparan
"Havayollarında "silent flight" diye bir uygulama olsa. Ekstra ücret ödeyerek çocuksuz ve sessiz uçaklara binebilsek... İyi olmaz mı ey THY!" cıvıltısına siz nasıl bakıyorsunuz?

27 Haziran 2011 Pazartesi

300 kelimeyle mi konuşuyorum ne?

Bir hafta içinde 4 yeni kelime öğrendim.
Kobalak, torlak, ferma, evlek.

Bahçeyi belleyen babam, bir evlek yerim kaldı geliyorum derken (mecaz tabiii:))
Tuvalet eğitimi konusunu soran komşu teyze UE yi torlak gezdirmemi önerirken
Bahçedeki kedi kuş yakalamak için fermaya yattığında
UE bisikletine kobalak taktığında öğrendim bu kelimeleri...

Bazen çok kısıtlı yaşayıp çok mu kısıtlı konuşuyoruz?

Bu arada UE dilimize yepyeni bir kelime ekledi siyah biber (patlıcan);)

23 Haziran 2011 Perşembe

UE yazlıktan bildiriyor...


Ankara'da götüreceğin kepçelerini seç diyince 3 kepçesini de seçti. Ama kamyonunu getirmeye arabada yerimiz olmayınca bir kamyon daha aldık buradan.



Nasıl mı geçiyor tatilimiz?

Her dakika ayrı bir eğlence UE için. Annemin de ne memleketi varmış diyecek. Dalından meyve sunan, peşinde koşturan bi sürü komşu, trafiksiz hava sahası, deniz, kum, kepçe, hortum, su tabancası, salıncaklı koltuk, kırmızı pejo, kıııık yapınca kaçan kediler, balkona uzanan köpekler, karıncalar, kesilen palmiyeler, tamir edilen şohbenler, geçen traktör,sınırsız bisiklete binme alanı.... neler neler...
Hergün gidelim diye tutturduğu salıncak ve kaydırak aklına bile gelmiyor.
Lakin tüm bu eğlenceli alanlar 2.5 yaşında bir çocuk için riskler barındırdığından, NE de sıcağı sevmediğinden, bir iki de aksilik nedeniyle 3 kişi sürekli koşturma halindeydik bugüne dek. Bundan sonra daha hallice olacağımızı umuyorum.

İnsan yaşamında bahçeli evler temalı yazımla pek yakında sizlerleyim.

17 Haziran 2011 Cuma

Heeeey

Deniz, güneş, açık hava, eski dostlar, akrabalar, memleket kokusu, Ayvalık tostu, Cunda'nın motoru, Cumba'da sohbetler, perşembe pazarının davetkar gölgeleri, bunaltıcı öğlenler, Dikili festivali, kağıt helvada dondurma, kim evlenmiş kim nasıl bir sene geçirmiş, UE gene mi çeşmeyi açtın, deniz sonrası biraz da kestirsem, semizotunun en körpesi, süt mısırlar, at arabasından alınan sebzeler, karpuz da soğudu mu acaba, babamız da yanımızda olsa, on bininci kere yapılan kumdan kale, deniz sonrası taze ekmekte peynir domates, teyze de bu hafta mı geliyor, kuzenle sohbet de ne güzeldi, Ankara'dakileri de özledik, dönüşte kolay bakıcı bulur muyuz, rüzgar da gazetemi dağıtıyor, on bin adımı tutturdum mu, yaz da ne çabuk geçti...

Biz yola çıkıyoruz bekleyin...

14 Haziran 2011 Salı

UE abiden inciler...


NE ilk doğduğunda yapmak isteyip kendini frenleme durumlarını ifade ederdi:
"Ece'nin gözüne palnak sokulmaz!".
Şimdi NE'nin ağzından çıkan her agu, ülkemize transfer edilen futbolcunun iki kelimesinin "Türkiye'yi ve Türk taraftarını çok seviyorum, Türk futboluna hayranım" çevirisindeki gibi genişliyor UE'nin meallerinde...
NE'nin battaniyesini örtmeye çalışıp anneden izin koparılmadığında agu "Abim battaniyemi öltsün dedi" UE'nin iddiasına göre. Bu sabahki agu ise "Abimle lego oynayalım" demekmiş;).
NE'ye kepçe oynayalım mı sorusuna çok gülüyorum.
Bizi taklidi NE'yi severken de sürüyor "Ece uyandın mı kızıım?" sabah sorusu.
Ece'ye Eceyik demekte. Aklıma Muazzez Abacının Şakayık şarkısı geliyor nedense. Ben Eceyik diye sevince hatamı düzeltti hemen: "Anne Eceyik deme Ece'ye".

NE'nin agular başlayınca ben de UE'ye sen küçükken şapkaya aykgi, ayakkabıya akka derdin deme gafletinde bulundum. Devamı UE'den geldi, tabağa ne derdim, kapıya ne derdim, telefona ne derdim ve binlercesi. Her seferinde aynı uyduruğu atamayacağımdan hatırlamadığım kelimelerine hatırlayamadım UE dedim. UE'den geldi cevaplar tabağa tıbık diyormuş örneğin, kapıya tapı:))

Altını değiştirmemek için bir numara çekiyor genelde. Son numarası "anne bilaz bekle, bilaz işim val, Kızılay'a gidicem." Dün kakasını yaptığını ise " anne önce Ece'nin altını değiştil, sonla benimkini" diyerek bildirdi.

Beni şaşırtacak kadar da politik çoğu zaman. Kırmadan bildiğini okuyor.
Anne: UE, NE'yi mangal yapmaya neden götürmedin?
UE: Dumandan gözleri yanmasın diye götürmedim.

TDK çocuklardan faydalanmalı bence
UE, adını bilmediği metreyi annesinden isterken:" Anne ölçmeki velil misin?"

Artık büyüdü kararlarını alıyor:
Bir akşam UE'ye analı babalı ayar vermeye kalkınca (ki altın hatalardan biri, biri ayar verecek diğeri sarmayalayacak) ağlamaya başladı ve ben babannemde kalıcam bu akşam dedi. Çocukluğumda anneme kızıp anneanneme yerleşme planlarım vardı benim de;) Büyükanneler, büyükbabalar iyi ki varsınız, iyi ki torunların sığınaklarısınız.

Masum yalanlar başladı;)
Kafe'sin çocuk parkında 5 yaşındaki çocuğa UE kendini 4 yaşındayım diye tanıtmış. Büyüme hızına ağzım açık kalıyor, masum yalanlar sayfasındayız:)

Mantık her zaman düz ama:
Aydınlatmanın uzaktan kumandasını eline alır ve sorar
- Anne bu ne?.
- Aydınlatmanın uzaktan kumandası oğlum.
- Yakınına gidelsem yakından kumanda mı olul anne?

Ve hadi bir Ece ciz dediğim zamanki çizimi. UE'nin gözünden NE.