24 Nisan 2010 Cumartesi

Hülya'yla Tuna'yı Nasıl bilirsiniz?

Hülya'm, iste sana akrostişim. Tuna ve tüm çocukların bayramını da kutluyorum...

H amileyken rastladım bloguna, aldım takibe oldu bende alışkanlık
Ü stüne yok tanışmalarda, Nurturia'da konuya yapsa başkanlık
L aflarından anladığım kafeinsiz içer kahvesini, kaynar buna çaydanlık
Y az kış dinlemez, çıkarlar parka, karar vermesi meseleye anlık
A ttırır onca iş arasında kurabiyeler, pizzalar ruhuna işlemiş çalışkanlık
N e iyi etti de açtı mağazasını, alışveriş de edin kullanmayın seyranlık
I nternet dünyasındaki az kişilerden birisidir bende yaratan hayranlık
N eşelidir, dilbazdır, tek eksiği yapmaz Gülben'e fanlık


T una oğlan, büyüdün de katıldın oyun grubuna
U facıktın, Nedim Saban nickinle az daha karışacakken ekmek ununa
N e küçükken kavanoz kapattın, kule diktin, daldın kendi oyununa
A rca ve Ela'yla gez ama çözüm de bul Ankara'ya gelememe sorununa
S akin ol, çıkar güzelce dişleri, girme sakın teribble two durumuna
I zgara ahtapot yapsın gelince babası bu 23 nisan çocuğuna

21 Nisan 2010 Çarşamba

Bir buçuktan iki:))

B ir buçuk yaşına geldin ama işin gücün emmece
İ stiyorum artık deliksiz uyu tüm gece
R ahat bırak makinelerimi, razıyım kurcala istediğin kadar çekmece

B akarsın uzaktan, ne kadar imrendirse de arkadaşındaki oyuncak
U mut Ege, bırak biraz da kaysın kaydıraktan şuradaki yavrucak
Ç abucak giyinmezsin soyundun mu, korkarım ısırmalık yerin donacak
U sul usul ilerliyorsun yolunda, hedefine girdi set üstü ocak
K utluyorum 1.5 yaşını gel bakalım sarılalım kucak kucak kucak...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Ordan Burdan...



İki pehlivan çıktı meydane, ikisi de birbirinden merdane... Yemek yerken yeterince yağlanıyor zaten, yemek sonrası bitti bittisi gerçekten güreş için hazırım anlamında.




Peah, annem de bana yaramaz diyor! Daha düz duvara bile tırmanamıyorum.



Gözlerin güzel mi diye sorunca, çizgi filmlerdeki hızlı hızlı göz kırpmalar gibi gözünü kırpıyor. Bu kırpma anından bir enstantane.



18 ayım da dolsa artık, bu motor hareketten çok sıkıldım da el mahkum yapıyoruz işte.



Aaaa, baba bak "Ev Kazalarından Korunun" programı, dinleyelim yararlanırız belki.



Programı dinleyince çok aydınlandım gerçekten...

9 Nisan 2010 Cuma

UE'den dilbilgisi...

Türkler göçebe oldukları için fiilleri hep kısadır. Coş, kak, koş, geç, git, gel, al, ver... Ne zaman ki göç durur da biraz soluklanırlar sonuna ekleye ekleye uzatırlar da uzatırlar...Hikaye bileşik zamanına kadar gider iş (gerçi şimdi böyle adlandırılmıyormuş galiba).

Bizim oğlan da evde bir mutfakta, bir odasında, bir salonda, bir banyoda bir evin herhangi bir köşesinde sürekli göç halinde olduğu için fiilleri ve isimleri iyice kısaltıp türkçeyi önden söktürtmeli dil haline getiriyor.

Ek (Çek) Ak (Tak)
Aat (saat, daha önce aatteydi. Kollarını ısırıp habire aat yapıyorum kendilerine).
Op (hop, her düştüğünde bir şey olmadı anlamında kullanıyorum. Sanırım o kalk olduğunu düşünüyor. Düşünce op deyip kalkıyor.)

Neyse ki Aç ve Ört dolu dolu kullandığı fiiller. Uyumadan önce ört komutu var mutlaka. Ama ört diyen çocuk uyuyunca gider yerine yorganını örterseniz ağlayan uyanan çocuk gelir.

Abuuu (Radyo)
Önlüüü (Önlüğüm olduğunu düşünmekteyim, hadi önlük olsun)
Âdâm (Atam, seni Atatürkçü seni...)
Tikka tikka (Dikkat dikkat)
Bıtti bıt (Bitti bitti, eller de çarprazlanarak bir birine vurulur)
yeni kelimelerinden.

Elektrik süpürgesi duyunca hemen kulaklarını tıkıyor. (Ne zamandır tıkar ama iyice rutin oldu).
Evin dış kapısını açıp çıkıyor.
Sayesinde yayla çorbası yapmayı öğrendim, bayılıyor. İçine de kaşar rendeliyorum.
Bilgisayarı ayağıyla açmayı da öğrendi:))
Orta sehpaya çıkmayı da öğrendi. Alkol alacaksan yanımızda al misali, çıkacaksan böyle çık ini öğrettik.
Asansörleri mutlaka o çağıracak, kat düğmesine mutlak o basacak.
MErdivenlerden inerken illa uçtu uçtu, kuş kuş kuş yapılacak.
Çilek yalamadan yutulacak.
Havuç gördü mü kendinden geçilecek.
Enginarla tanıştı. İyi dost olacaklar gibi.
Legolar en sevgili oyuncakları oldu bu ara. Arkadaşlarında gördükçe pek heves ediyordu. İlk talep ettiği oyuncak diyebiliriz.
Resim sanatı icra etmeye başladı.
Düdük makarma favorisi, spagetti denemesinde bulundu.

Sağ üst azı da ucunu göstermiş. Mısır oldu bu dişler iyice pat pat pat...

Yeni resimler de bir sonraki metinde.

Mamoş

Mutfakta işlenirken televizyonun açık olmasını hep severim. Türküleri daha da bir severim. Türkçeye hayranlığının alt dalıdır türkülerimiz. Az önce de Hanım'ın Çiftliği eşliğinde bulaşıkları topluyordum. Muzaffer öldü. Ve fonda Mamoş çalmaya başladı. Bu benim ilk önce Erkan Oğur'un o meltem sesinde duyduğum bir türküydü. Sonra Ahmet Kaya'nın iç titreten versiyonunu dinledim.

Türkünün hikayesi şöyle:

"Elazığ'ın koca Mustafa Paşa mahallesinde oturan Bekir hoca'nın genç ve güzel bir karısı vardır. Bekir hoca Harput'ta namusuyla ve iyiliğiyle tanınan yumuşak başlı temiz bir insandır. Karısı ise gençliğin verdiği tecrübesizlikle evli olduğu halde komşularından, soylu bir aileden olan genç, yakışıklı Mamoş (Mehmet) ile ilişki kuracak kadar toydur daha. Mamoş'la Bekir hoca'nın karısı arasındaki sevgi gittikçe alevlenir. Etrafta bunu sezmeye başlamıştır. Fakat sevdalılar buna rağmen her şeyden habersizdirler. Fırsat buldukça buluşur, konuşur, sevişirler. Bekir hoca bunun neye varacağını hesaplamaktadır.

Bir gün karısına Harput'a gideceğini ve akşam dönmeyeceğini söyler. Bu fırsattan yararlanan genç kadın Mamoş'u eve davet eder, yerler içerler, eğlenirler. Bekir hoca ise Harput'a gitmemiştir. Karanlık basınca eve gelir ve sessizce kapıyı kendi anahtarıyla açar, sevdalıların bulundukları odaya gelir. İçerden onların eğlenceli çığlıklarını duyar, tabancasını çekerek odaya girer. Girer girmez tabancasını ateşler Mamoş'u kalbinden, karısını da ağzından vurarak öldürür. Bu olaydan sonra Bekir hoca zaptiyeye teslim olur. Adli bir heyetin eve gelip olayı yerinde incelemelerinden sonra duruşma sonunda Bekir hoca beraat eder."


Bu güzel türküleri yakan incelikli millete ne oldu böyle? Bedri Rahmi ne zaman bir köy türküsü duysa şairliğinden utanırdı. Bense inceliklerimizi kaybetmemizden utanıyorum bazen. Genç kadın yaşlı erkek evliliğinde, kadının yaptığını toyluk olarak görüp, ardından yaktığı türküde Bekir Hoca'ya isyan eden halk, ne zaman baba dayağını polise bildiren kızı diri diri gömer oldu? İşin en beteri, böyle haberler peşpeşe film gibi gözlerimizden geçer, biz de umursamaz olduk? Di kalk Mamoş di kalk, tabip getir imdada koş!


Ben gidip biraz Erkan Oğur dinleyeyim...

Pencere'den bir taş geldi,
Ben sandım ki Mamoş geldi.
Uyan Mamoş, uyan uyan,
Başımıza ne iş geldi.

Eyvah Mamoş, eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak.

Penceresi yeşil yaprak,
Mamoş giyer kara kapak.
Kör olasın Bekir hoca,
Yatağımız kara toprak.

Eyvah Mamoş, eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak.

Pencere'nin önü çardak,
Rakı içtik bardak bardak.
Körolasın Bekir hoca
Koymadın ki murat alak.

Eyvah Mamoş, eyvah eyvah
Tabip getir yarama bak.

Evlerinin ardı kavak,
Yağmur yağar ufak ufak.
Kör olasın Bekir hoca,
Ağzımdaki kurşuna bak.

Di kalk Mamoş di kalk, di kalk
Başımıza yığıldı halk.

Dışkapıyı araladın,
Ah bahtımı karaladın.
Kör olasın Bekir hoca,
Mamoş'uda yaraladın.

Di kalk Mamoş di kalk, di kalk
Başımıza yığıldı halk.

Mamoş paltonu tutayımmı?
Hayrın için satayımmı?
Mezarında boş yer varmı?
Ben'de gidip yatayımmı?

Eyvah Mamoş, eyvah Mamoş
Tabib getir imdada koş.