31 Ağustos 2009 Pazartesi

Sevinçli bir telaş içinde...



Sevinçli bir telaş içinde....




Balıklara ulaştı.



Uzaktan seyretti,




Uzaktan seyretmenin çok da zevkli olmadığına hükmetti...

Hastalık süresince 300 gram kaybeden Umut Ege, 10 gün gibi bir sürede 800 gram alarak bizi hayrete düşürmüştür. Kendisini kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Çekme len göbeğini içine;)



Evet böyle daha iyi...

Yedim çok yoruldum pozu ile kapatalım:))

30 Ağustos 2009 Pazar

İşe başladım.

Cuma günü işe başladım. Babanne ve dedeyle çok güzel bir gün geçirmiş bizimki. Baba demesinin üstüne, bir de anneyi aramama, cık cık cık:)) Ben bu hafta anlayacağım tam ne hissettiğimi, ilk gün koşturmacasıyla ben de durumu çok kavramadım aslında.

Özgür Anne'de gördüm, harfler ve bana Umut Ege'yle çağrıştırdıklarını ben de not düşeyim istedim.


A- Acar Bey, doğumu gerçekleştiren doktor.
B- Boza, çok iyi süt yapar.
C- Cuma, haftasonu gelecek, anne baba Umut Ege bir arada olacak.
Ç- Çamaşır, ne çok da kirletiyor bu ufaklık.
D- Deliksiz uyku, o da ne ki? Yeterlik gecesi öncesi baba sayesinde deliksiz uyku çektim. Özlediğim kadar birşey yokmuş. Geceleri oğlumu koklamak gibisi yok. Çok abartmazsa sevinirim:)) Geçen gece uyuyakalmışım emzirirken, ısırarak kendime getirdi beni, uyan ve düzgün emzir:P
E- Erken doğum, öldük öldük dirildik.
F- Fincan, 10.5 ay boyunca günlük keyif, bir fincan kahve.
G- Genta, suyun erken boşalması nedeniyle oluşabilecek enfeksiyonu önleyen antibiyotik.
H- Hediye, çok şımarttınız bizi. Çok teşekkür ediyoruz.
I- Ilık duş, ateşe bire bir.
İ- İbufen, hızla ateş düşürür.
J- Jel, hiç kullanmadık.
K- Kırk uçurma, hala uçuruyoruz:))
L- Lamba, umut ege bayılıyor. Baba, mama, lamba (aşağı yukarı) diyor:))
M- Maden suyu, bebekte gaz olmasın diye her gün bir şişe, işe çok yaradı.
N- Normal doğum, hep merak edilecek.
O- Ortalama'da nerede, boyu posu kilosu.
Ö- Önlük, takılsa da takılmasa da bir.
P- Pompa, sağ bırak, çık dolan. (Playskool da diyebilirim, biz bir tane bile almadık ama playskool'un tüm ürünleri mevcut elimizde)
R- Rastlantı, dedesiyle aynı gün doğdu oğlum.
S- Steril, aman dikkat.
Ş- Şeker, bir yaşa kadar yasak.
T- Toefl, Umut Ege'nin anne karnında girdiği sınav. What Does The Man Imply dedikçe pür dikkat kesildi aylar boyunca çocuğum:))
U- Umut Ege, hayatımızın rengi.
Ü- Ütü, dağlar gibi birikiyor.
V- Valizler, çantamı alıp tatile çıkmak diye bir şey yok galiba, saatlerce valiz hazırlıkları sürüyor.
Y- Yoğurt, ilk katı gıda deneyimimiz.
Z- Zaman, çok hızla akıyor.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Mim


Tekir beni mimlemiş, hakkımda yedi ilginç şey yazacağım. Eşe dosta da sordum, şöyle bir liste çıktı ortaya.

1. Nerdeyse bütün tanıdıklarımın doğumgününü, çocuğu ne zaman doğduydu, ne zaman evlenmişti vb. tarihlerini hiç çaba sarfetmeden kaydeder ve hatırlarım. Bu hafızamın yanında görsel hafızam bir felakettir. Yeni tanıştığım insanları ikinci kez gördüğümde hatırlayamadığım olmuştur (gördüğünüz üzere hiç kasıt yok) bazen paniklerim tanıştığım kişi bu muydu değil miydi diye:)

2. Okuldan eve hayret içinde dönmüştüm, arkadaşım çiğ karnıbahar yiyor diye hayretimi anlemle paylaşmıştım. Çok güzel olur çocuğum dediği günden beri, çiğ yediğim havuç, lahana, pırasanın yanına karnıbahar da eklendi. Sonra orkestra kerevizle şenlendi, buna pancar eklendi. Patates dışında hepsini çiğ yiyiyorum:)) İşin ilginci çiğlerini pişmişlerine tercih ederim. Bir arkadaşım manava gittiğinde, lüks bir restorana gitmiş gibi hissediyor musun demişti:) Bu arada bir sağlıklı beslenme delisiyimdir, yağsız enfes çorbalar yaparım. Çorba, zeytinyağlı, salata (tamam bu bana ait bir çaba değil, bekarken asla yapmazdım) ve proteinli grup mutlaka olur sofrada. Asla afilli yemekler pişmez ama sağlık açısından Osman Müftüoğlu görse 10 verir.

3. Sevgili arkadaşım demiş ki benim için, hem gayet feminist hem de makarnaya hamur kesecek kadar evcimensin. Teveccühünüz:)

4. Bilmediğim şarkı (sanat müziği ağırlıklı, yeni şarkıları nerdeyse hiç bilmem), türkü yok gibi. Beycağzım bunu da mı biliyorsun diye şaşıyor, kardeşim de bunlar babamların devrinden yenile kendini diyor:))

5. Onca okul okudum, ki hala da okuyorum:)) akşam sekiz sonrası çalıştığım (bilgisayar kodu yazmak hariç, o bana dinlence gelir her zaman) çok çok enderdir. Sabah beşte kalkar çalışırdım. Hala da verim düşkünü bir insan olarak bunu savunurum. Sınavlardan önceki akşam ve sınav öncesi hiç çalışmam. Babam, sınavdan önce çalışılan kafanı karıştırır derdi. Öyle alıştım, öyle gittim. Bu nedenle bir sınavdan çakıyordum nerdeyse. Sevgili hocam Yalçın Karatepe türev piyasaları dersinin sınavı (ve de final) için siz sorular hazırlayacaksınız, ben onlardan soracağım demişti. Böyle çalıştım. Defteri kitabı evde bırakıp sınava gittim. Asistan geldi, bir iyi bir kötü haberim var dedi. Kötü haber sizin hazırladığınız sorulardan çıkmayacak, iyi haber defter kitap açık:))

Planlama alışkanlığımı da babam sayesinde kazandım. Küçükken ne kızardım plan plan dedikçe. Şimdi çok minnettarım. İşleri zamana bölerim, asla son ana bırakmam. Son anda çıkan gelişmelerden hiç hoşlanmam. Planlamayı alt kümesine alırsak, tam bir disiplin insanıyımdır. Bizim çocuk çok zeki, ama hiç çalışmıyor lafına deli olurum. Sana bahşedilenlerle övünmek kadar dandirik bir durum yok sanırım. Çalışma disiplinim her zaman övüncüm olmuştur, ayrıcana çok zekiyim:P (yalan).

6. Sevgili kardeşim dedi ki, yaptığın her şey çok kolaydır. Sanırım öyle. Bu da annemden geçme bir özellik. Tavuk ve balık durumları var bende. Dandirikten birşey yapıp, nasıl da zor yaptıklarını anlatanları gördükçe bazen kendime kızıyorum, zorluklarını dile getirmeyince, insanların algısı "oluveriyor" şeklinde oluşuyor nedense.

7."A Stronger or Weaker Union? Public Reactions to Asymmetric Devolution in the United Kingdom" makalesini okur, sonra döner Gülben Ergen napmış bakarım:)) Beycağzım der ki, doktor olacaksın halen bunları izliyorsun. Bu da benim kafa boşaltma yöntemim. Profesör olursam, izleyip kimseye söylememe gelişmesi sağlayabilirim sadece:)) Perihan Mağden bile izliyor bildiğim kadarıyla bunları:P

Bir de sağımı solumu hala ayıramam:))

Annesinin babasının, dehası yüksek, ilginç yavrusu, ama gördüğünüz üzere ilginçlikleri bunlardan ibaret olan sıradan bir insanım, dehası yüksek çok ilginç bir çocuk yetiştirmekteyim:))

Hülya, Birben Umut Ege hastayken yayınlamadıysanız bir de sizi okuyalım.

25 Ağustos 2009 Salı

İşte taze Umut Ege fotoları.

Kaç günlerdir resim çekmeye fırsat olmamıştı. Makineyi görünce çok sevindi bizimki:))



Şifonyeri gardrobu odadan çıkararak odasında minimalist yahut bir hırka bir lokma yaklaşımı benimsedik. Böylelikle kocaman bir oyun alanı Umut Egeye kalmış oldu. Park yatak yerini bir karyolaya bırakacak. Altından yatak çıkanlardan bulmaya çalışacağım.

23 Ağustos 2009 Pazar

Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi.

13 Ağustos Perşembe günü, ne de iştahla yedi çorbayı diye düşünüyordum, keyfi de yerindeydi. Ateşi var gibime geldi, yok canım biraz bitkin ve iştahsız olurdu her halde dedim, ama gene de ölçmeden edemedim. 39! Hemen ılık duş, sonra kurum doktorunda soluğu alma. Çok önemsemediler, genel kontrol yapıldı, boğaz kültürü alındı, calpol verdiler (en sonunda enjektörün iğnesini çıkarıp boğazına şırıngalamak suretiyle) eve gönderdiler. Akşam ateş düşmedi. Bu arada aldığımız Braun digital ateşölçer bizimki kulağına değince kıyametleri koparttığı için bir öyle diyor bir böyle diyor. Ateşten de emin olamıyoruz. Kendi doktorumuz 24 günlük senelik tatiline çıktı (bilgi sistemlerinden sorumlu ben bile, yedeğim olmasına rağmen bu kadar uzun izne çıkamıyorum, değişik geldi durum bana), ona da gidemiyoruz. Telefon ettik. 2 yaşına kadar bebeklerde beta üremez kültür sonucunu boşuna beklemeyin, doktorunuz ateş odağı bulamadıysa (bu terimi de öğrenmiş olduk) hastaneye gidin idrar kültürü alsınlar, 6. hastalık olabilir diyince soluğu MESA acilde aldık. Doktor kulakta bir kızarıklık gördü. Antibiyotik başlayalım dedi, gündüzki kontrolde böyle bir bulgu olmadığı için, biz biraz endişelendik. Tekrar kontrol etmesini istedik. Doktor Umut Egeyi ürkütmemek için şekerler vere, oyuncaklar göstere tekrar kontrol etti, ağlamaktan olan bir kızarma olduğunu kulakların temiz olduğunu söyledi. Bu arada İbufen verdiler. İdrar torbasını taktılar beklemeye başladık. Saatler geçti torbada birşey yok, farkettik ki torba çıkmış. Haydi tekrar taktılar, gene beklemece. Bu arada birşeyler yutmuş bir çocuk geldi. O vesileyle çamaşır suyu içme meselesini sordum. Asla kusturulmamalı ve su içirilmemeliymiş, su içirilmesi halinde kusma olabileceği için hem içerken hem kusarken yanma meydana gelebilirmiş. Yapılması gereken hemen hastaneye ulaşmakmış. İkinci kez torba çıkarken babası yakaladı, ve saatlerce süren beklemelerimiz boşa çıkmadı. İdrar tahlili sonucu temiz çıktı. Gelişmeleri görmek üzere eve yollandık gece bir sularında. Ertesi gün ateş çıktı biz ibufen verdik, cumartesi taşındık. Ateş daha az çıkar oldu. Cumartesi gece kusma başladı. Pazar ateş de kusma da yoktu, ama çok halsiz bir Umut Ege vardı. Pazartesi kusma devam edince doktorumuzu tekrar aradık. 6. hastalık olsa döküntü şimdiye olur, ateş daha ağır seyrederdi dedi (günde 3 doz ibufen, kimi zaman 6 saatten daha aralıklı veriyordum) kusma başladıysa, ishal gelecekmi onu takip edelim dedik, kapattık. Gece gene kusunca, birşeyleri eksik mi yapıyoruz kaygısıyla A.Ü. tıp fakültesinin acilinde aldık soluğu. Doğum sırasında çok memnun kalmıştım personelin tavrından. Aynı memnuniyeti burada duyduğumu söyleyemem. Burdan da birşey çıkmayınca döndük eve. Ertesi gün kusmalar da bitti, öksürük ve burun akıntısı başladı. Doktorumuzu aradık, benical kullanalım dedi. Öksürük de bir savunma mekanızmasıdır önlenmemelidir felsefesi aklına yatan ben, kurum doktorunun 2 yaşına kadar önermiyorum tavsiyesini dinledim, vermedim öksürük şurubunu. Ertesi gün öksürük de geçti. Keyif yavaş yavaş yerine geldi. Bugün iştah da yerine geldi. Sadece burun akıntımız ve aksayan uyku düzenimiz kaldı bize yadigar.
İyi ki emmeye devam ediyormuşuz, günlerce sadece emdi. Sonrasında çok yoğunluklu olarak emmeye devam etti. Bugün katı gıdalara döndük. 300 gram kadar kaybetti, bakalım ne kadar sürede toparlayacak.

Bu süreçte civalı derece ile ölçüm yapmayı öğrendim. Gerçekten çok daha sağlam ve kolay.

Hastalanmadan önce çok ağır aksak emekliyordu. HAstalıkta hep yatakta ve kucaktaydı, sonra bir kalktı pıldır pıldır emekliyor. Demek ki gizil öğrenim burada da var. Taşınma günü baba demeye başladı. Babasını görünce baba demesiyle tekrarlardan olmadığı anlaşıldı. Gecelerini ver gündüzlerini ver, baba desinler:P Ben de aynı naneyi yemişim vakti zamanında, o nedenle hadi görmezden gelelim:))

Taşınma firmasına gelecek olursak.Doğançay'la taşındık. Kırılan dökülen eşya olmadı. Lakin ben firmaların daha başarılı bir taşınma gerçekleştireceklerini düşünürdüm. Çok yanılmışım. Tam bir hengame halinde kaldı ev. Neyseki biz önceden mutfak ev tekstili ve giysi kısmını taşımıştık. Hayat kurtarıcı oldu. Umut Ege o gece 3 çarşaf batırdı, o hengamede nerede bulacaktım ben çarşafları kendim taşımamış olsam.

Bu arada Hülya ile (Tuna'nın annesi) telefonla görüştük, Umut Ege'yi sormak için aramıştı. Blog alemi hem çok sarıçizmeli mehmet ağa, hem de bir o kadar yakın. Sesini duymak çok hoştu Hülya.

21 Ağustos 2009 Cuma

Temaslardan sonra yurda döndüm:P

Çok yoğun bir gündemi geride bıraktık.
Geçen perşembe Umut Ege hastalandı, taşındık, 2 geceyi acilde geçirdik, kolilerin arkasındaki bilgisayara ulaştık, telefon internet bağlantılarını sağladık, evi genel bir düzene kavuşturduk, akşam gezmesine bile gittik.

Umut Ege baba (Mehtap teyzesinin deyimiyle ballandırarak bab-ba) demeye başladı, her gidenin peşinden ağlıyor, ilk kez bu sabah el salladı, alkış yapıyor, emekleyerek evi fink atıyor, evi hiç yadırgamadı, önceki hayatında bu evde yaşamış gibi hiç bir şaşırma belirtisi göstermedi, bu ayın uyku düzeni oluştu, ben doğum öncesi kilomunda altına düştüm (uykusuzluk hep kilo verdirir bana), Es-Es'in tekrarını dün gece 1-3 arası izledik.

Hepsi ve daha fazlası haftasonu yayında. Şimdi oğlan uyurken bir köpüklü türk kayfesi, sonra biraz yerleşme...

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Ankara'da büyük buluşma...

Daha dün değil miydi, ananemin bahçesinde (asmalı konak evi gibi bişiydi, istimlak edildi:( ) çeşme başı oyunları oynayıp, sarmaşıklardan paralar yaptığımız. Koca dükkana (girilmesi yasaktı) girmek için yollar düşünüp, ikindi vakitleri ananemin yumurta teklifine kafadan diye cevap verdiğimiz. (kazık kadarız, rafadana kafadan diyoruz, iyi gelişmiş sonradan espri yeteneğimiz:)) Teyzemin kızıyla bu sefer bizler anne, annelerimiz anane, ananemiz çok uzaklarda, Ankara'da buluştuk. Ozan ve Umut Ege tanıştılar, çocukla olmanın Umut Ege'yi nasıl değiştirdiğine bir kez daha şaştım. Gelsin çaylar, gitsin kahveler, açılsın muhabbetler... Babalar çocukları işe götürseydi muhabbetin dibine daha iyi vurabilirdik tabi;)

Haftasonu başladığımız eşyaları yavaştan taşıma işine devam ettik. Giysiler ve mutfak eşyalarını oldukça taşıdık. Masallardaki ufalttıkça büyüyen yaratıklar gibi lakin. Taşıdıkça bitmiyor, artıyor sanki. Kitapları koliliyoruz bir yandan. Kolilerin üzerlerinden atlayarak yürüyeceğiz yakında.

Pek de birşey kalmadı. Son 3 gecemiz... Bir yandan da hüzün kaplıyor insanı.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

Umut Ege Satranç Maçında:P


Hmmm, şu açılışı yapsam iyi olacak gibi.



İşte şimdi iyi düşünüp güzel bir hamle yapmalıyım...



Hehe he, yendim seni Deep Blue (Bu arada Mavi Derin diye bir arkadaşı var Umut Ege'nin, ona da sevgilerimizi yollayalım:)) Şah At!

Karşılıklı oynadığımız günleri heyecanla bekliyorum. Ben lades oynamayı öğrendiğimde annemi yenip (nasıl uğraştıysam artık) heyecanla sadek sadek diye bağırmışım:)) Sen de Şah Mat değil de Şah At dersin belki:P
IBM sana Deep Blue yazmazsa da ben bir güzellik yaparım artık sana;)

7 Ağustos 2009 Cuma

Kaşla Göz Arasında.

İçinden geçilmekte olan dönem bir bitse, muhteşem günler bizi beklemektedir sanrısı bütün annelerde var galiba. Çünkü tecrübeli anneler hep böyle beklentilerle günleri geçirdiklerini ama her dönemin farklı zorluklarla geçtiğini dile getirdiler. Bir büyüse, biraz oyuncakla oynasa, ah hareket kabiliyeti artsa kendi kendini oyalasa...
Büyüdükçe daha zorlu sanırım, çünkü bir an boş bırakmaya gelmiyor. İşte bir dakika içinde olanlar...
İyi ki annemin şimdi çalıştın çalıştın uyarılarını dinleyip kasımda değil mayısta girmişim yeterliğe. Şimdi nasıl çalışabilecektim ki?





Gece 3-4 arası oyun talebi baş göstermeye başladı. Vakitlice uyuyor, uyku öncesi aşırı uyaran da almıyor. Emekleme çalışmaları neden oluyor olabilir. Çünkü ağlamasını duyup gittiğimde, emekler pozisyonda buluyorum:)) Gündüz uykuları sabahtan 30-45 dakika kadar, öğleden sonra emme aralı (gözünü açmadan ağlıyor emmek için) 2-2.5 saat. Çok ufaklığından beri bu kadar uzun gündüz uykusuna şahit değilim. Neredeyse her ay bir gündüz uyku rutini oluşturdu kendine. Şimdi emekleme çalışmalarıyla yorulup bayılmasına bağlıyorum bu kadar uzun uykuyu. Geri geri sürünerek gitmeler yanına emekleyerek bir kaç hamleyi ekledi.

Taşınma hazırlıkları devam ediyor. Evin görüntülerini aldım kameraya. 2008 Ekim'inde bej rekli, balkonu cam kapamalı evde doğan Umut Ege, annesinin isteğiyle maahalle kreşine sonra babasının isteğiyle ... kreşine gitti diye yazılacak kadar kıymetli, değerli bir şahıs olursa (artniyetsiz) belgeselcilere veririz, olmazsa Umut Ege kendi izler:)) Koliler yapılmaya başlandı. Bloglarda okuyorum, taşınma firmalarının afilli laflarına güvenmeyin kendinizi sağlama alın diyorlar. Yarından itibaren kolilerimizi götürüp yerleştireceğiz. Hem bir anda bir hengame olmaz, hem de az sinirleniriz.

Dün nihayet Issız Adam'ı izledim. Gelişmeleri ne geriden takip ediyorum:))

4 Ağustos 2009 Salı

Hoşgelişler ola, 2. dişimiz sana.



Dün ikinci kez balık yiyen (aslında haftada bir rutinine oturtmak gerekiyor) Umut Ege gözlerimizi yaşarttı. Çok yemek yiyen bir çocuk değil bizimki, lakin dün yarım levreği versene versene nidalarıyla bitirdi. Öncesinde de yarım tabak kıymalı sebze yemeği gitmişti. Dedim ki, harika yedi bu gece enfes uyur. O kadar çok uyandı ki, kesin levreği sindiremedi, abartmasaydım dedim. Mesele sabah anlaşıldı, 2. diş de patlamış:) Gene ben gördüm. Çok ajan bir tipim ( Hülya'nın ifadesi:)) gerçekten:P Gidip hediyemi alsam iyi olacak oğluma.

Yeni bir mim konum var. Çocuk ve yürümesi gereken işler (yemeğin hazırlanması, temizlik, gezme tozma, okuma, sabah kahvesi keyfi, alışveriş, iş yaşamı vb.) bir arada nasıl yürütüyorsunuz. Hadi mimliyorum Hülya, Özgür Anne (sen tatil dönüşü anlat), Senem anlatın bakalım püf noktalarınız neler, neleri yetiştirebiliyorsunuz neler eksik ya da olduğu kadarıyla gidiyor.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

İşte Haber.





Şu meşhur kural vardır ya, köpek insanı ısırırsa haber değildir, insan köpeği ısırırsa haberdir diye. İşte size haber:))

Haber bütenimize bir son dakika gelişmesiyle devam edelim. Bu sabah itibaritle 60.1 i görebildim. Kilo konusunda 9 ay yukarı, 9 ay aşağı sözü bende tuttu gibi. 60 kilo civarında başladığım hamileliğimi 13 kilo alarak tamamlamıştım (tabi son bir ay eksik:)), ama kilo alım hızıma inanamamıştım. Hergün en az 10 bin adım atıyor, normalde yediğim baklava böreklerden yemiyor gene de kilo alıyordum. Hele bazı günler günde 1 kilo aldığımı hatırlıyorum (sonra uzun müddet duruyordu alım). Doktor son kontrole kadar kilo alımıma gayet iyi demişti, sonuncusunda biraz dikkat et diye uyarmıştı. Gördüm tehtidi doğuruverdim, heh he. Doğum sonrası eve dönünce 73 kilodan 64.5 a indiğimi gördüm 8.5 kilo gitmişti. Buna ben bile çok şaşırıp, 3 ay sonra eskiye iner canım havalarına girmiştim. Demek ki su tutmuş benim bedenim. Çok ayakları elleri şiş bir hamile de değildim, çaktırmadan tutmuş:)) 3 ay sonra ine ine 62 lere indi. Sonra Balıkesir'de geçen 3+2 hafta bana 2 kilo olarak geri döndü:)) Neyseki 2 haftalık yazlık faslında deniz kilo dengesini sağladı:P Bu süreçte (doğumdan bugüne) hiç rejim yapmadığım gibi, en az bir sütlü tatlı (annemin yanındaki günlerde 2:)), boza, çikolata gibi aşırı tüketimde mevcuttu. Su iç süt olsun, çok bilimseldir de, insan psikolojisi de o kadar bilimsel bence. Ben çok aktif dinamik heyecanlı bir şahsiyet olmadığım için, emzir, besle, kendini besle, yemekleri yap, evi azıcık toparla, oyun oyna, mızmızlıklarla başa çık, uyku düzeni, yeterlik, dersler derken çok yorgun düşüyorum. Böyle bir beslenme beni enerjik tutuyor, ve bu enerjinin süt rekoltesine yansıdığına inanıyorum. Sütün debisini kaç kere gözledim yahu, hiç yiyenle yemeyen bir olur mu:)) NŞA çok tatlı düşkünü olmayan bir insandım, bana bu günlerden miras tatlı sevme kalırsa, emzirme bittikten sonra işim zor görünüyor.

Dün aydınlatma işini de aradan çıkardık. Umut Ege evde ışık delisi olunca orada kendinden geçeceğini sanmıştım (daha önce Tepe'nin aydınlatma kısmını tınmayışını uykusuna vermiştim), her taraf ışık olunca umurunda olmadı bizim beyfendinin. Sadece oynayabileceğini düşündüklerine ilgi gösterdi.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Oyun grubu

Duydum zilin sesini, başladım hazırlıklara. Yarın kesinleşecek olmakla beraber 15 Ağustos taşınma tarihi gibi görünüyor. Bugün perdeler (yeni yapılanlar) takıldı. Evdekilerin uyarlamaları ise taşınma zamanı yapılacak. 3. seferdir bahçeli 3. caddedeki Emek Mefruşat'tan perdelerimi yaptırıyorum, her seferinde çok memnun kaldım (ne taşınmacı şahsiyetim yahu).

Verdiğimiz kitaplık siparişi bugün takıldı. Evdeki kocaman kitaplık bize yetmiyordu, ekleme yaptık. Ayrık otu bizim kitaplarımız. Umut Ege'ye harika mirasımız. Kategoriler belirleyip kitaplarımızı çok aheste yerleştirmeyi planlıyorum.

Evde bunlar yapılırken, Yeşim'de oyun grubuna katıldık.
Tan , Mert , Ela , Duru ve Umut Ege. Ben okula erken başladığım için hep arkadaşlarımın arasında en küçük olurdum. 1 yaşını tamamlamış iki fıstık, 14- 15 Eylül'de birinci yaşlarını kutlayacak olan baylar arasında bizimki de oyun grubunun en ufağıydı. Umduğumdan daha sosyaldi. Diğerlerini gözledi, oyuncaklarla oynadı (komşunun tavuğu kaz misali, evde oyuncaklarıyla bu kadar uzun süre oyalanmıyor). Bu kadar bebekli ortamda ilk defa bulunmam nedeniyle, diğer kızlara göre daha acemiydim. Masada tadamadığım çok çeşit kaldı:)) Çayımdan bir yudum alıp sehpaya koyduğumda fıstıklardan birisi çekip yanarsa diye korkumdan çaydan da mahrum kaldım:)) Tam diğer bebekler nasıl besleniyor, doktorların dedikleri ve uygulamalar gibi en heyecanlı konu başlıklarındaysa, Umut Ege'nin yemek saati yaklaştığı için kalkmak zorunda kaldım. Bir sonraki buluşmada daha deneyimli olmak dileğiyle:))

Yeşim, çocuklar büyümüş de oyun grubuna da katılmışlar:))