30 Haziran 2011 Perşembe

THY Ece Temelkuran'I dinlesin mi?

Sosyal medyada kıyametleri koparan
"Havayollarında "silent flight" diye bir uygulama olsa. Ekstra ücret ödeyerek çocuksuz ve sessiz uçaklara binebilsek... İyi olmaz mı ey THY!" cıvıltısına siz nasıl bakıyorsunuz?

27 Haziran 2011 Pazartesi

300 kelimeyle mi konuşuyorum ne?

Bir hafta içinde 4 yeni kelime öğrendim.
Kobalak, torlak, ferma, evlek.

Bahçeyi belleyen babam, bir evlek yerim kaldı geliyorum derken (mecaz tabiii:))
Tuvalet eğitimi konusunu soran komşu teyze UE yi torlak gezdirmemi önerirken
Bahçedeki kedi kuş yakalamak için fermaya yattığında
UE bisikletine kobalak taktığında öğrendim bu kelimeleri...

Bazen çok kısıtlı yaşayıp çok mu kısıtlı konuşuyoruz?

Bu arada UE dilimize yepyeni bir kelime ekledi siyah biber (patlıcan);)

23 Haziran 2011 Perşembe

UE yazlıktan bildiriyor...


Ankara'da götüreceğin kepçelerini seç diyince 3 kepçesini de seçti. Ama kamyonunu getirmeye arabada yerimiz olmayınca bir kamyon daha aldık buradan.



Nasıl mı geçiyor tatilimiz?

Her dakika ayrı bir eğlence UE için. Annemin de ne memleketi varmış diyecek. Dalından meyve sunan, peşinde koşturan bi sürü komşu, trafiksiz hava sahası, deniz, kum, kepçe, hortum, su tabancası, salıncaklı koltuk, kırmızı pejo, kıııık yapınca kaçan kediler, balkona uzanan köpekler, karıncalar, kesilen palmiyeler, tamir edilen şohbenler, geçen traktör,sınırsız bisiklete binme alanı.... neler neler...
Hergün gidelim diye tutturduğu salıncak ve kaydırak aklına bile gelmiyor.
Lakin tüm bu eğlenceli alanlar 2.5 yaşında bir çocuk için riskler barındırdığından, NE de sıcağı sevmediğinden, bir iki de aksilik nedeniyle 3 kişi sürekli koşturma halindeydik bugüne dek. Bundan sonra daha hallice olacağımızı umuyorum.

İnsan yaşamında bahçeli evler temalı yazımla pek yakında sizlerleyim.

17 Haziran 2011 Cuma

Heeeey

Deniz, güneş, açık hava, eski dostlar, akrabalar, memleket kokusu, Ayvalık tostu, Cunda'nın motoru, Cumba'da sohbetler, perşembe pazarının davetkar gölgeleri, bunaltıcı öğlenler, Dikili festivali, kağıt helvada dondurma, kim evlenmiş kim nasıl bir sene geçirmiş, UE gene mi çeşmeyi açtın, deniz sonrası biraz da kestirsem, semizotunun en körpesi, süt mısırlar, at arabasından alınan sebzeler, karpuz da soğudu mu acaba, babamız da yanımızda olsa, on bininci kere yapılan kumdan kale, deniz sonrası taze ekmekte peynir domates, teyze de bu hafta mı geliyor, kuzenle sohbet de ne güzeldi, Ankara'dakileri de özledik, dönüşte kolay bakıcı bulur muyuz, rüzgar da gazetemi dağıtıyor, on bin adımı tutturdum mu, yaz da ne çabuk geçti...

Biz yola çıkıyoruz bekleyin...

14 Haziran 2011 Salı

UE abiden inciler...


NE ilk doğduğunda yapmak isteyip kendini frenleme durumlarını ifade ederdi:
"Ece'nin gözüne palnak sokulmaz!".
Şimdi NE'nin ağzından çıkan her agu, ülkemize transfer edilen futbolcunun iki kelimesinin "Türkiye'yi ve Türk taraftarını çok seviyorum, Türk futboluna hayranım" çevirisindeki gibi genişliyor UE'nin meallerinde...
NE'nin battaniyesini örtmeye çalışıp anneden izin koparılmadığında agu "Abim battaniyemi öltsün dedi" UE'nin iddiasına göre. Bu sabahki agu ise "Abimle lego oynayalım" demekmiş;).
NE'ye kepçe oynayalım mı sorusuna çok gülüyorum.
Bizi taklidi NE'yi severken de sürüyor "Ece uyandın mı kızıım?" sabah sorusu.
Ece'ye Eceyik demekte. Aklıma Muazzez Abacının Şakayık şarkısı geliyor nedense. Ben Eceyik diye sevince hatamı düzeltti hemen: "Anne Eceyik deme Ece'ye".

NE'nin agular başlayınca ben de UE'ye sen küçükken şapkaya aykgi, ayakkabıya akka derdin deme gafletinde bulundum. Devamı UE'den geldi, tabağa ne derdim, kapıya ne derdim, telefona ne derdim ve binlercesi. Her seferinde aynı uyduruğu atamayacağımdan hatırlamadığım kelimelerine hatırlayamadım UE dedim. UE'den geldi cevaplar tabağa tıbık diyormuş örneğin, kapıya tapı:))

Altını değiştirmemek için bir numara çekiyor genelde. Son numarası "anne bilaz bekle, bilaz işim val, Kızılay'a gidicem." Dün kakasını yaptığını ise " anne önce Ece'nin altını değiştil, sonla benimkini" diyerek bildirdi.

Beni şaşırtacak kadar da politik çoğu zaman. Kırmadan bildiğini okuyor.
Anne: UE, NE'yi mangal yapmaya neden götürmedin?
UE: Dumandan gözleri yanmasın diye götürmedim.

TDK çocuklardan faydalanmalı bence
UE, adını bilmediği metreyi annesinden isterken:" Anne ölçmeki velil misin?"

Artık büyüdü kararlarını alıyor:
Bir akşam UE'ye analı babalı ayar vermeye kalkınca (ki altın hatalardan biri, biri ayar verecek diğeri sarmayalayacak) ağlamaya başladı ve ben babannemde kalıcam bu akşam dedi. Çocukluğumda anneme kızıp anneanneme yerleşme planlarım vardı benim de;) Büyükanneler, büyükbabalar iyi ki varsınız, iyi ki torunların sığınaklarısınız.

Masum yalanlar başladı;)
Kafe'sin çocuk parkında 5 yaşındaki çocuğa UE kendini 4 yaşındayım diye tanıtmış. Büyüme hızına ağzım açık kalıyor, masum yalanlar sayfasındayız:)

Mantık her zaman düz ama:
Aydınlatmanın uzaktan kumandasını eline alır ve sorar
- Anne bu ne?.
- Aydınlatmanın uzaktan kumandası oğlum.
- Yakınına gidelsem yakından kumanda mı olul anne?

Ve hadi bir Ece ciz dediğim zamanki çizimi. UE'nin gözünden NE.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Yapışan Kilolar - Karatay Diyeti ...

İlk hamileliğimde her gün en az 10 bin adım attım. 16 bin adımı gördüğüm günler de oldu. İki hamilelikte de aynı kiloyu aldım (2. si vaktinde doğduğu için bir ayın +2 kilo katkısı oldu bana).
İlk hamilelikte 13 kilonun 9 u hastanede kaldı. +4 kolay gitmedi ama ben beden olarak inceldim. 3 ay sonunda bir gün izin dilekçemi vermek için işe giderken takım elbiselerime girebiliyordum. Bir ara UE kilo alamayınca annemin yanına kamp kurup verdiğim 1 kiloyu da +2 olarak aldım. Ama 11 ay sonunda işe dönerken hamilelik başlangıcından daha zayıftım. Pantalonlarda dönüyordum.

İkinci hamilelikte 15 kilo aldım. +7 benle kaldı (ilk eve geldiğimde + 13 dü:), ama ödemler gidince +7 kaldı). Arada deneme yapmak için takımı denediğimde girebiliyordum. Sonra bir ara +5 lere indim. Ama şimdilerde +9 um. Takımı denemiyorum bile. Bıngıl bıngıl hallerden hiç hoşnut değilim. İlkine oranla sürekli bir evde olma halim var.

İlk 6 ayın bitmesine kadar kafamıza kiloları takmasak da, ne yaparız ondan sonra acımadan geçer günler demekteyiz.
Ve bu arada Karatay Diyetine rastladım...
Ara öğün ve yağsız yaşam Karatay'a göre aldatmaca.
Şu an 69 kiloyum. 8 sene önce 54 kilo (benim boyuma göre pek zayıf haller) ve üniversiteye 60 kilo gelip 48 kilolara kadar düştüğüm zamanları (acınası hallerdeydi görünümüm, o kadar zayıf olmak istemiyorum) hatırladım da: bol aralıklı, tatlıdan çok zayıf, ilki yurtta kaldığım ve ikincisi evde yalnzı olduğum zamanda buzdolabında pek yemek olmayan ve sekizden sonra yemek yemediğim dönemlerdi.

Bir okuyun derim. Benim aklıma çok yattı. Sadece zayıflamak için değil, sağlıklı yaşamak için de uzman bir doktorun bilimsel dayanaklarla çalışması.
İnsulin hormonu yağ depolar, 2 saat sonra tepeden inecekken tekrar yiyerek hop tekrar insülini arttırıyorsunuz. Leptin, 1994 yılında keşfedilen hormon. İnsulin inince ortaya çıkıyor. Ama biz aralıklı yiyerek hiç leptin açığa çıkartamıyoruz savına göre.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Su iç sütün olsun yalanı...

Efenim nereye bakarsanız der ki, bol bol su içiniz sütünüz olur.

2 kere tacrübe ettim ki, doğru ama eksik bilgi.

UE'nin hiç kilo alamadığı bir dönem olmuştu. Aldık soluğu annemin yanında, kısa sürede UE 200 gram, ben 2 kilo, babam 4 kilo almıştık annemin sofralarından:))

NE 3750 tosunbağası oldu. İlk ay ortalamanın üstünde çok güzel kiloyu aldı. 2. ay ortalamayı tutturdu. Sonra bizim evdeki ölçümlerimizde kilo alımının az olduğunu keşfettik. Doktora gittiğimizde 20 günlük dilimde 200 gramcık aldığını gördü (En az 400 olması gereken dönemde). Dedi ki doktorumuz hemen mama verelim. Dedim ki durunuz bakalım bir sakin olalım. UE'de de böyle bir dönem olmuştu. Mamayı verirseniz beni moralman yıkarsınız. Gerekirse mama veririz, ama ben tüm yolları denedikten sonra. Sütüne protein katalım, ilaç vereyim sütün artsın sesli düşünmeleri arasında attık kendimizi koltuklara ve gözden geçirmeye başladık.

Önce sordu kaç cc sağıyorsun? Dedim ki işler yolunda gittiğinden ve ben bebekten çok ayrı kalmadığımdan sağmıyorum. Ama süt kaynaklarımın dolup boşaldığını hissediyorum. O zaman sütün var dedi doktorumuz. Bir de bize bebek ağlasa bile emzirme aralarını açın, çok acıkan bebek çok emer, çok emince yağlı süte ulaşır kolay kilo alır midesi büyür demişti. Bizim kızçe akşam 8'de kafayı vurup sabah 4'lere 5'lere uyuyordu. Koca Bey, olur mu bu canım, uyandır emzir diyordu. Ben doktorun tavsiyesini uyguluyordum. Doktor demek ki genel eğilime uymuyor dedi. 1. maddemiz emzirme aralarını bu kadar açmamak oldu. 2. si de sütümü sağıp bir bakmak ve haberleşmek.

Doktor dönüşü ana baba olarak dedik ki ilk başlardan farkımız ne? Annemin bol yağlı yemekleri. Ben de gram kilo veremediğim için bedenimin kıtlık psikolojisine girip ne benden yağ attığına ne de süte yağ kattığına kanaat getirdik.

Sonra arkadaşlarımızla buluştuk, harika bir öğleden sonra geçirdik. Eve gelip NE'yi emzirdim, üstüne de sütü sağdım. Doktoru aradığımda sağdığım miktarın sütün olduğunun göstergesi olduğunu söyledi. Ben bunun üzerine bol yağlı beslenmeye geçtim. Ve de emme aralarımı azaltmaya.

Ve ilk gün 80, ikinci gün 100 gram aldı. Sonra kilo alımları dengeye girdi. Bir haftada 260 gram aldı. 3. ay sonrası günde 15 gram alması gereken. Ortalamanın üstünde alım gerçekleşti.

Benim tezlerimin hepsi uyduruk olabilir, bilim kanıtlamayabilir. Ama çürütemeyecekleri tezim şudur ki, inanmak çok önemli. Sütlerimiz bolca olacak, gerekirse mamayla besleriz ama tüm yolları denedikten sonra.
Sütüm yok diyenler, sakın su içmeye güvenmeyin. Kendinizi ve bebeğinizi tanıyın, dengeli beslenmeye artılar yapın.
Dombili baykuşum ben, ama annemin özlü sözü kulaklarımda kilonu çok düşünüyorduysan doğurmayacaktın. O nedenle ceviz kabı sağımda, badem solumda. Antep fıstığına ise azıcık eğilsem ulaşırım:))

2 Haziran 2011 Perşembe

2 çocukla günlerim...


Çocuklar kendi kendilerine oynarlar...


Kız huysuzlanırsa abisi oyalar...


UE, annesinin kahvesini yapar, kardeşini uyutur.


UErella evi temizledikten sonra yorgunluktan uyuyunca, anne çocukları birbirine bırakıp arkadaşlarıyla buluşmaya gider:))