28 Ocak 2010 Perşembe

Ceee-eeee

Dün gece birden bastırdı kar Ankara'ya. Sabah daha erken kalktık, yollara düştük. Umut Ege'nin ilk tepkisi a-aa oldu, çok şaşırdı. En sevdiği oyunlardan hala cee-eee, her şey saklanmış, ne kadar güzel. Babanneye bırakırken bir kartopu attım, ama işe yetişmemiz gerektiği için tadını çıkaramadık karın. Neyse ki dede torun açığı kapamışlar. Umarım haftasonuna kadar kar kalır da, kar keyfi yaparız. Uzatır oğlumuzu kara, karda bir ölçüsünü çıkarırız.

Önce taksiyle gidelim dedik, taksi bulamadık. Toplu taşıma zaten böyle zamanda söz konusu bile olamıyor. Arabamızla düştük yola. Eskişehir yolu dahil, hiç bir yer temizlenmemişti. Kar lastiği olmadan yola çıkan insanların cesaretlerini de hayranlıkla izledim. Başkentte yaşıyor olmaktan bir kez daha gurur duydum:)) Neyse ki, kartpostal gibi manzara var da biraz mutlu olduk.

Karın daha fazla tadını çıkarmak istiyorum. Lapa lapa yağışı göremedim daha. Sessizliğine bayılırım karın. Ağaçlar arasında karda yürümek istiyorum, kar sessizliğinde. Hayal etmekle beyinler aşınmaz durumundayım ya olsun.

25 Ocak 2010 Pazartesi

Bizden Haberler...

13 Ocak Çarşamba sabahı boğaz ağrısıyla başladı bütün hikayem ne başı ne de sonu belli değil. Umut Ege'ye bulaşmasın diye doktora gittim. Boğaz kültürü istedi. Perşembe günü beta olduğum ortaya çıktı. Antibiyotik kullanmaya başladım. Haftasonu halsizlikle geçti. Pazartesi günü boğazda kaşıntı burun akıntısı hapşurma baş ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkınca doktora gittim. Benim betanın üstüne grip olduğum ortaya çıkmasın mı! Bu çok çıkıntı durumlarla fena telef oldum. Pazartesi akşam burnum, gözlerim ve galiba beynim aktı. İki gün süreyle dinlenme, iç güveysinden hallice sarı çizmeli! Hamileliğimden beri hastalanmıyorum, çok güçlendi sistemim diye havalardaydım. Sistem çok fena çöktü. Neyse ki UE'ye bulaştırmadım. Bu süreçte, antibiyotik tedavisi başladıktan bir gün sonra betanın bulaşıcı etkisini kaybettiğini iki doktordan öğrendim. Ben böyle grip görmedim, ben sebepsiz yataklara düşmedim, acaba domuz gribi beni teğet mi geçti??? Hayır, OIP'nin pastasından bir dilim bile yiyemedim iştahsızlıktan;)

Bu arada bloglara göz attığımda mimlendiğimi gördüm. Özgür Annenin mimini cevaplıyorum:

1. "Aaa hiç böyle düşünmemiştim" dedirtenlere
2. Okuduğumda gülümsetenlere
3. Çocuklarına oyun ve oyuncak uyduran, "çocuklar gibi eğlen"meyi bilenlere
4. Dünyayı çocukların gözünden anlamaya çalışanlara
5. Yeni şeyler denemeye açık olanlara
6. Şaşırmayı bilenlere

Kitubi, Mira'nın Bahçesi 1,4 için.
OIP 2,5 için.
Hülya'nın Tunası, Özgür Anne, Birinci Tekir Şahıs 2 için.
K.I.D.S. ve Bizden Haberler (İlknur)5 için.
Ve herkesi 3,4 için ödüllendiriyorum:))

Hülya'nın mimini cevaplıyorum:

Çantamı açtım, çıka çıka bir çift eldiven, cüzdan, birkaç kalem bir not defteri ve flash bellek, şemsiye, toka, kitap, cep telefonu, krem, ayna, iş yeri giriş kartı ve anahtarlar çıktı. Biraz kuru meyve biraz ceviz, sabahsa bir sandviç, gün içinde kulağımı acıtmış küpelerde çeşitli zamanlarda listeye eklenebilir. Önceleri küçük çantalar da kullanabilen ben, artık çanta mümkünse valizi andırsın istiyorum. Daha kullanışlı geliyor.

Umut Ege'ye internette okuyup çok gereksiz dedikleri için almadığımız, doğumdan bir süre sonra aldığımız ve çok faydalı bulduğumuz portbebe (böyle mi yazılır?) ile birlikte gelen çantayı kullanıyorum. Alt açma zımbırtısı (can bebe), ıslak mendil, bez, poşet, bir çift kıyafet ve de bir kaç oyuncak, gittiğimiz yerde uyursa diye altına ve üstüne sermek için iki battaniye, hırka ve bazen yemek (genelde ev ziyaretleri yapıyoruz ve artık evde ne pişmişse, biraz da gitmeden önce tüyo vererek
afiyetle yiyiyoruz).

Umut Ege bu süreçte, kedi ve balık görüp "hiiii" sevinç ifadesiyle şaşırdı, arkadaşlarıyla oyunlar oynadı, bolca gezmece aktivitelerinde bulundu. Kelime dağarcığına su (Dû), Ört ve Elmayı ekledi. Kitaplarda ayakkabılı çocuk varsa kendinden geçiyor. Önceleri lamba göstermek suretiyle başlattığı iletişimini şimdi ayakkabı üzerinden kurar oldu. Evde fink atmak suretiyle geziyor. Tadım Pizza'nın Kalbim Ege'desine bayıldı. Tadım Pizza yanında da bir Türk Gerçeği gönderin bu reklama. Sandalyesine ve ardından koltuklara çıkıp iner oldu. Kaşla göz arasında bir çay bardağı, bir kupa bir mumluk tuzla buz edildi. Çamaşır makinesinin çalışması onu çok şaşırtıp mest ediyor. Bense "çok enterasan bir şey buldum siz de görmelisiniz" edasıyla bizi makineye götürmesine mest oluyorum.

Ankara'da kar diye bolca tv haberi izledik nedense göremedik biz o karı. Çıkıp kar topu da oynayamadık.

14 Ocak 2010 Perşembe

İyi ki doğdun :))

OIP, doğumgününü kut(u)larım. Pasta kalorisiz:))

10 Ocak 2010 Pazar

Tabi ki ben böyle olduğum için bahar.

Candan Erçetin'in son CD'sinden..

Sen bana müjde misin umut musun sevgili
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar

Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var
Sen bana vaat misin lütuf musun sevgili
Kim ne derse desin al beni sinene sar
Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var

Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili
Benim yorgun gönlümde bir tek senin aşkın var

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var

Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var

Kar yağmadan bahar gelecek diye çok korkuyorum.
Bu haftasonu pek mırıl geçti. İyi geldi. Koşmaya hazırım.
Vavien'e gidebilsem. Saçımı kestirebilsem. Çok mühim işler bunlar çoook...

6 Ocak 2010 Çarşamba

Yıllar sonra rastladım çocukluk sevgilime...

Anne de olmuşlar da, aman da aman da. Ne zaman büyüdük yahu biz? Yoksa hiç büyümedik mi? Görünce bu linki gidiverdim o günlere.

Yıllar sonra rastladım çocukluk aşkım musti'ye, o aşina bakışlar içimi açtı gene:))
Benim hatıladığım öyküde musti trafikte. Öykülerinden ziyade, bana yaşattığı mutluluğu anımsıyorum musti'nin.

3 Ocak 2010 Pazar

Bu benim saçım saçım ve bu da burnum burnum.




Ue, benim burnum nerde, babanın dişi, peki ya senin saçın? Ayak, el, saç,diş, burun, kulak, diş, göz. Bunlar üzerinden dönüp duruyoruz. Söyleseler inanmazdım sonsuz döngünün birgün beni çok mutlu edeceğine, sistemleri yormayacağına, gidermeye çalışmayacağıma. Ayak- AYk. Burunsa gı:) Babasının adını da söyledi bir iki kez.
Çenebaz bu oğlan. Ama halen favoru kelimemiz, sihirli kelime "aç".

Vedat Türkali. Birgün Tek Başına ve Güven. Simdi de Birinci Tekir Şahsın önerisiyle, Mavi Karanlık'a başladım. Tez çalışmaları arasında kaybolacağım bir yer. GÜzel bir roman. 3 gündür evdeyim. Biraz çıkıp yürüsem dedim. Sonra da aman vakit kaybı diye vazgeçtim. Baba birer türk kahvesi yaptı, giydim paltomu, çıktım, içtim balkonda. Kahve bitince dışarıdan içeriyi izledim. Şükrettim. Döndüm tezimi yazdım. Bu arada, çeşit çeşit yemek yapıyorum. Acaba onu yer mi diye. 4 gündür çok ama çok iştahsız. Dişlerden mi?

1 Ocak 2010 Cuma

Öpücük

Kurban bayramında öpücük göndermeyi öğrenmişti. Karşıdan muckkkah da yapıyordu bir iki gündür. Bugünse yanağıma ilk öpücüğü kondurdu. 2010'un ilk hediyesini aldım. Ömre bedel:)) 29 Kasım 2009'da videosunu çekerken ilk adımını da yakalamıştım. İlkler etiketiyle yer alsın bu bilgi de.

Yılbaşı görüntüleri. Yer İstanbul. Saatler 12'yi gösterirken köprüden geçiyor insanlar. Uğur getirdiğine inanılıyormuş. İlk kez duyuyorum. Muhabir soruyor tıklım tıkış dolu arabadakilere, uğur getirdiğine inanıyor musunuz diye. Cevap getirmese bile mutlu hissediyoruz. Pek bir sevdim ben bu haberi. Ömrü küçük mutlulukları yakalamakla geçmiş biri olarak. Bu satırları okuyanlar da böyle mutlu hissetsinler kendilerini.

Ateşi düştü, enfeksiyonu yok etmek için ilk antibiyotiğimizi de kullanıyoruz. En sevdiği yiyeceklere bile burun kıvırıyordu. Akşam yavaştan yemeğe başladı gibi. Geçmiş gitmiş olur umarım.