23 Haziran 2010 Çarşamba

Bir bırakma hikayesi.

Doğduğu gece biz anne baba ilk denememizi yapmıştık emzirme konusunda. (Erken doğum nedeniyle hastanede bazı doktorlar mama ile besleyin dedi. Sonra yenidoğan ünitesinde bir prof. hiç mama vermeyin emsin demişti. Aynı hastane içinde farklı iki görüş. Biz anne sütü taraftarını seçip kısa sürede mamayı tamamen kesmiştik.) Amaaaan, ne kolaymış bu emzirme, diyerek yatmıştım 2. kabus güne. Hiç emzirememiştim 2. gün (şimdi çok doluluk nedeniyle kavrayamamasına bağlıyorum durumu. Sağıp vermiştik turuncu kıymetli sütü. sonra emebilir olmuştu.). Hemşire tarif ediyordu, damağına değsin, şudur budur. Deveye hendek atlatmak daha kolay görünüyordu (daha sonraları amuda kalkar biçimde bize emzirebilecek yeteneğe geliniyor, paniğe gerek yok). Teyzem teselli etmişti, bizim sülalede sütü gelmeyen yok gerilme diye. İkna olmamıştım tabi başta. Ne şansıyım ki haklıymış. İlk ayların birinde, halamızın harika hardal sosuna ben bayılıp yedikçe, sütten içi bayılan ve emmeyen UE beni eyvah sütüm kesiliyor mu diye korkutsa da 20 ay boyunca sütten bağımızın iki ucunda mutluluktan gark oluyorduk ana oğul. İlk altı ay sırf anne sütü verdim. Sonra kademeli geçiş başladı. Sonra annenin işe başlayışıyla emzirmenin biraz seyreldiği dönem. Gerçi UE gece açıkları kapatma ustasıydı. Sonra sonra iş çığrından çıkmaya başladı. Benim olduğum zamanlar yapışık geçmeye başladı. Gece emmeleri de saatlere vurmaya. Doktordan ikazlar da geldi. Emzirmesi iştahını keser diye. Ama dedim ya iki uçta da çok mutluyduk. Babanın da kolu kırılınca, tek başıma kesemem diye yaz tatiline ötelemiştim eylemi. Ama yapışık hayat giderek boğucu hal almaya başladı (Çarşıda pazarda kamusal alanda açma çalışmaları da cabası). UE kahvaltısını etmediği sofradan daha kalkmadan emme nidalarını atar olmuştu. Karar verdim, 18 haziranda haftasonu arasından da faydalanıp emme işini sonlandıracaktım. Derken 14 haziran günü mevsim normallerinin çok üstünde yiyen UE, anne işten gelince yatma vaktine kadar sömürmesini yapıp yatarken 2 fırt dalmak için çekip sabaha kadar hiç uyanmayınca, uyanıp dedesiyle oyuna dalıp emme talebinde bulunmayınca (doğalı beri ilk kez bir geceyi emmeden geçirmişti) bende şimşek çaktı. Kuzey Tan'ın yöntemiyle bir deneme mi yapsam dedim. Aldım yarabantlarını geldim eve. Kapıda beni emme diye karşılayan düt canavarı ahali tarafından oyalanırken ben tiyatromun kostümlerini yapıştırdım. Sonra UE'ye anlattım. Yolda giderken kocaman bir taş, ben görmeden takıldım, bir güzel kapaklandım. Süt kaynakları uffff oldu. Doktora gittim, müdahale etti. Ve ne yazık ki bugün süt olmayacağını söyledi UE dedim. Anında olayı pandomimle bana güzelce anlattı, ayağı takıldı numarası yapıp kendini halının üstüne atıp uff diyerek. Konu kavranmıştı. Ve en önemlisi ikna olunmuştu. Gece olağan uyuma vakti 8 civarıyken ancak 10 sularında kendini yatağında bir o yana bir bu yana atarak kısa sürede uyudu. Vay be amma da kolay oldu dedim, doğumunu izleyen ilk gece emzirince havalara girişimi ve ertesi gün başıma gelenleri unutarak. Ben unutsam o unutmadı. Gece 1:30 da dikildi ayağa. 4'e kadar. Ama hiç emme talebi yok. Derdi, emme olmadan uyuyamamak (hay bin tracy). En son sözlüğünü okuyordu babasıyla, hiç yemediği ve görmediği dondurmayı resimden tanıyıp dondu (inceltiyor seslileri) derken esnemekten ağzı ayarılacak sandım. Hadi yat diyince sızdı kaldı.
Ertesi akşam gene geç bir yatma saati, gece 1 sularında kalkıp bir 15 dakika kadar ağlama. Ama gene bir talep yok, dert uyuyamamak. Babadan biraz emzirsen mi vicdan azabı geldi. Geçen iki güne yazık. Başa döneceğiz dedim. Belki biraz daha sürse ben de pes ederdim. Neyse ki sızdı. Tahriş etmesin diye yara bandını da ona gösterdikten sonra çıkarıyordum. Sabah yanında uyurken, birden tişörtümü kaldıran eli hissettim. O hissediş olmasa cork cork sesleriyle uyanacaktım ve olanlar olmuş olacaktı sanırım.
Her geçen gün diğerinden daha vakitli bir yatış saati. Ve gece dagun (biberon) talebi, azıcık mızırtı dışında yoluna giren işler. Bütün bunların yanında her gün süt kaynaklarını bir kez kontrol, bugün de sorduk süt gelmeyecekmiş cevabı ve ikna oluş.
Aradan 5 gün geçince yara bantlarını hiç kullanmadık. Ve doktor artık süt gelmeyeceğini söyledi. Zaten sen de abi oldun sütü bardakla içebilirsin açıklamaları (değil bardak biberona da razıyız, ama hiç arası yok sütle). Ve ikna oluş.
Bugün 9. gün. Halen süt var gibi. Ve son iki üç gündür, öpeyim de geçsin fasılları arasında bir iki fırt çekti gibi.
Sabahları 6:30 sularına çekti uyanma vaktini. Gündüz çok yorulduğu için 8:30 - 9:00 civarı yatağına yatıp bayılıyor. Emmenin uykuya dalış etkisini de aşmış bulunuyoruz gibi. Gece boyu da iki kere dagun isteği oluyor, biri biz uyumadan, biri biz uyuyunca. Ben 3 saatten önce emzirmeyin, emzirerek uyutmayın, gece emzirmeyin uyarılarını dinlemeyen bir anneydim. Hele işe başladıktan sonra, benim varlığımı hissetmenin onun için önemli olduğuna inanıyordum. Bütün bunlara rağmen, uyku düzeni çoğunlukla düzenli ve emme bırakması sorunsuz oldu. Doğanın izlerini takipte fayda görüyorum.

Altın kural, anne kendini hazır hissedecek. Ve bebek de tavına gelecek.
Bir başka altın kural sen emziklisin ye dönemi de bitti! Artık yediklerime dikkat edilecek.

Bugün, topuğum kaydı, aynı UE ye anlattığım öyküdeki gibi yere kapaklandım. Süt kaynakları dolu olsaydı, hava yastığı görevini görüp onlar uf olacaktı. Ama artık boşça olduklarından pantalonun altından dizim iyi yaralandı. Yaaa, beyinsel güç hikayeme kendimi çok inandırdım çağırdım, ya da Allah'ın sopası yok.

Kısa lafın özeti, her bebeğe en az altı ay anne sütlü günler (devletin de katkısıyla) ve seviyorsa daha uzununu diliyorum. Haaa, çeşitli nedenlerle anne sütü sağlanamadıysa da babamın özlü sözü ile yazımı tamamlıyorum. Kaşığın ucundaki değil sapındaki sevgidir önemli olan...

20 Haziran 2010 Pazar

Bir dönem sona erdi...

20 aydır süren kovalent bağ sona erdi.
İçimdeki hareketlerinin özleminin yanına, emdiği günler de eklendi.
Bira açılınca nasıl ses çıkarır sorusuna pssst cevabı verince, biradan önce sütü bardaktan içse iyi olacak diye düşündüm;)
14 haziran 2010 itibariyle anne açısından yi yi yakarsın devri bitti, hooop o kaç kalori haberin var mı dönemi başladı.
6. günü geride bıraktık. Bırakış serüvenimiz, tavsiyeler pek yakında...

10 Haziran 2010 Perşembe

Burdayııım:)

Hey millet, nasılsınız;) Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullanmadığı halde, hayatındaki kakara kikiri (hakara makara mı deseydim:)) ortamından fırsat bulup iki satır yazamadı. Bu arada Yeliz'in mimi geldi. Buyrun cevaplara...

1.Nasıl giydiriyorsunuz?
Nasıl giydireceğiz, o önden koşarak ben arkadan koşturarak! Bizim oğlan doğalı beri sıkıntılı. Yaz gelince olay çığrından çıkıyor. Geçen sene bu çocuğun giyinik resmi yok mu yorumları gelmişti bloga. Mevsim dönünce bu çocuğun çoraplı resmi olmayacak mı dediler. Giydirmemek üzerine kurulu bir sistemim var olduğunu anlıyoruz değerlendirmelerden.
Yaz için bütün hafta onu idare edebilecek alt üst şortlu takımlar aldım. Ev için ayrı, dışarısı için ayrı. Çünkü bir şekilde lekeleniyor kıyafetler ve kimyasalllara hemen davranmak istemiyorum. Akşamlar için de chicconun pijama altlarını görmüştüm ince , onlardan edindim. Elimin altında bolca kıyafet olması önemli, çünkü habire yıkayıp ütüleyebilecek vaktim olmuyor.
Hamilelikte bolca alışveriş edip üstüne bolca hediye alınca, bir kere giyilip kaldırılanları görünce 2. yaşta akıllandım. Çok elzemleri alıyorum. Biliyorum ki, iki ailenin de ilk torunu, arkadaşlarım içinde ilk yeğen (ve arkadaşlarım çok çok nazikler) oğlumun bolca giysi hediyesi olup bolca giysisi olacak. Çok da gezenti bir arkadaş çevrem var, uluslararası gardrobu (Amerika, Fransa, İngiltere, İsrail, Bali ..., Dışişleri Bakanlığı'nda çalıştığımı açıklasam mı;)) var oğlumun. Ben de Ankara'dan burnumu çıkaramadığım için önce dünya maketine sonra gardroba bakıp kendimi gezmişlerden sayıyorum. (Yakın arkadaş blog takipçisine ufak not: Gezip gezip, aslında hiç gezesim yok diyen kadın, cinlendiriyorsun beni, İstanbul gezin sonrası da bu kelamları edersen 2 kahve bir dilim pasta ancak sakinleştirir beni haberin ola).

2.Marka mı? Pazar mı? Semt butiği mi? Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz bebelere?
Ben genelde Mothercare, LCW, Marks & Spencer, Premaman takılıyorum. Chicco yu çok pahalı buluyorum. Ve bu pahalılığa rağmen, ürünlerinde çoğunlukla sıkıntı yaşadım (akma, çıtçıtta sorun, ay bilgilerinin bizim oğlana göre geri kalışı, ki bizimkisi iri çocuk değil). Ama bazen iyi ürünlerini yakaladığımda alıyorum. Çok sevimli gelen çizimleri var bana. İndirimler iyi takip edilirse, markaların bazılarının pazarla aynı paraya geldiğine çok şahit oldum. M&S bodylerin tanesini 3 liraya almıştım. Ama indirimleri takip, zaman bulup gidip almak da ayrı bir maliyet. Hele benim gibi zamanı dar insanlara. Zaten az öz aldığım için, Mothercare indirimleri ile yetindim bu sene.

3.Haftada 3-5 defa makine döndüren çamaşır canavarlarının cicilerini ütülüyor musunuz? İlk bir sene her kıyafeti ütülendi (benim tarafımdan değil). Dışarıda giyecekleri halen ütüleniyor. Gözüme daha hoş göründükleri için. Ama evde giydiklerini ütülenmiyor artık. Mikroplara bağışık çocuk yaklaşımımda. Hatta giysileri bir yaştan bu yana bizim deterjanımızla yıkıyorum. Ütü işi bende olsa ilk bir sene çıtası belki biraz daha düşerdi.

4.Terlik mi sandalet mi? Ankara bir soğudu bir soğudu sormayın. Bot mu alsak diyoruz:)) Ayakkabı bizim kabus konumuz. Kolay ayakkabı bulamıyoruz. Zaten adım atana kadar ayakkabı almamıştık. Sonrasında zor zor bir ayakkabı bulunca (kraft) 20 21 numarasını birden aldık. Sonra 21 numara olmayınca nike spor ayakkabısı aldık ve dünya varmış dedik. Tabi spor ayakkabısı bulmak da bizim için ayrı dert. Halasının deyimiyle poğaça ayak. Ayakkabıyı giyip çıkartmak spor ayakkabısıyla kolaylaştı. Ev için de iki tane ev ayakkabısı eskitti. Yaz için sandalet bakmayı düşünüyorum. Havalar serin ve yağmurlu gittiğinden ağırdan alıyorum.

5.Şapka sorun mu? Nasıl çözüyorsunuz?

Dedim ya sıkıntılı diye. İlk doğduğunda da şapka giydiremedik. Geçen sene vecihi şapkası vardı, bağlıyorduk, çözmeyi bilmediği için mecbur takıyordu. Bu sene al gülüm ver gülümle şapka taktırabiliyoruz. Şapkanı takmazsan parka gidemezsin anahtarını kullanıyoruz:))

6.Malum deniz mevsimi açıldı. Mayo kullanıyor musunuz? Öneriler?
Öneriler, huggies little swimmer:))