26 Kasım 2009 Perşembe

Sıradan şahsiyet:)

Hülya beni mimlemiş. Düşündüm düşündüm, çok ilginçlikler bulamadım.
Bana ilginç gelen pek çok şeyini diğer çocuklarda da görmüştüm (ağlama tonları, el hareketleri vb.) ilginç değillermiş.

İlginçliklerini sıralayacak olursak:

1. Doğumdan sonra bacağında gördüğümüz kızartıyı, doktorlara yormuş amma sıkmışlar demiştik:) Lakin bu bir doğum lekesiymiş, kıpkırmızı bir rujla öpmüşsün gibi büyüdü giderek. Sonra da giderek kayboldu. Şimdi belli belirsiz. İtiraf ediyorum hamileyken ciğer yedim:P



2. Doktora ile ilgili yoğunluğum olduğunda uykuları düzenli, daha rahat zamanlarımda meletiyor. Tezimde en çok sana teşekkür edeceğim oğlum.

3. İlk sözcüğü Lumba oldu:)) 3 aylıktan itibaren lambalara aşık, 4 ay civarında anahtardan lambanın yanıp kapantığını keşfetti. Hala da lamba hayranı. Ama artık abba kendileri.

4. Babannesinde kırdığı biblonun yanına gidince, tv karşısındayken , prizlerin yanında ya da yapmaması gereken bir durum için yasak manasında elini sallıyor. Tv'yi aç demekten geri kalmıyor ama:))

5. Müzik kulağı oldukça iyi (bizce:)), arka planda kalan bir ritmi yakalayıp, dillendirebiliyor.

Hülya, UE çok sıradan bir çocukmuş yafu, 7 ye yanından bile yanaşamadım:(

24 Kasım 2009 Salı

Günün kutlu olsun...

17 yaşında dediler ki, Edirne'den Ardahan'a bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Alnında bilgilerden bir çelenk, Candan açtık cehle karşı bir savaş, durma bu amaçta kasabaları köyleri aş...

Durmadın, zaten çok inandın, bu uğurda neler neler aştın. Altaki dam, üsteki tek göz odan, ertesi gün anlatacaklarını düşünürken bir yandan da merak etmekteydin kaçak dizisinde neler olup bitmekteydi. Kaçak olmasın bu yurdun evlatları dedin, kök salsınlar bilgileriyle. Ben bilirken elektriğin ne olduğunu, bu uğurda elektriksiz yaşarım dedin. Musluğu açtığında suyun aktığı evinden geldiğin köyde, alışık olmadığın köy çeşmesinden dönerken düştün. Hala anlatırlar mı acaba düşen hocanımı, o vakit gülüştüler bitti mi yoksa?

Uğraştın didindin. Senden öğrendiler pek çok bilgiyi. Müfredatla bitmez bu iş dedin, daha neler öğrettin. Denizi de görsünler, Çanakkale'yi de bilsinler istedin. Alıp onca öğrencinin sorumluluğunu, virajlar zorlayınca üstüne kusmaları tasan olmadan onlara belki de ömürlerinde ilk ve son olacak gezinin tadını yaşattın. Belki Fadime, haberlerde Çanakkale'yi gördüğünde, diyordur oğluna ben okuldayken gitmiştim oralara...

Okuldaki öğrencilerin yetmedi, anneleri geldi gitti evine, onlara da okumayı öğrettin. Öğretmen okulunu kazandı köyde öğrencilerin, babaları komünüst okuluna göndermem ben oğlumu dedi, direttin, an geldi sözünü dinlettin.

Bir ufuk açtın, bir aydınlık oldun....

Ve daha neler neler, yaz yaz, anlat anlat bitmez.

Günün kutlu olsun öğretmenim.


ÇOCUKLARIM

Yoklama defterinden öğrenmedim sizi,
benim haylaz çocuklarım!
Sınıfın en devamsızını bir sinema dönüşü tanıdım,
koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda kendime göre karşılarken akşamı,
nane şekeri uzattı en tembeliniz.
Götürmek istedi küfesinde elimdeki ıspanak demetini
en dalgını sınıfın!
İsterken adam olmanızı
çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
palto, ayakkabı yüzünden.
Kimimiz limon satar Balıkpazarı'nda
kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder;
biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı,
tereyağındaki vitamini
ve kalorisini taze yumurtanın!
Rıfat Ilgaz.

22 Kasım 2009 Pazar

Kuzey Tan'a Umut Ege'nin cevabı.



Saricizmeli: UE, Kuzey Tan en çok hangi oyuncağınızı sevdiğinizi sormuş.

UE: Akıllı topları çok sevmiştim, şimdi şekilli oyuncakları sevmeye başladım. Gerçi daire dışında daha kendi başıma kutunun içine şekilleri atamıyorum ama olsun. Annem biraz yardım ediyor, çok eğleniyorum. Baktım yapamıyorum, akıllı toplar oyuncağıma atıyorum şekilleri, nasıl ama?:)) Annem oyuncaklarımı saklamış. Ben yerini keşfettim. Bir zamanlar çok sevdiğim oyuncakları görünce çok şaşıracağımı sanmıştı annem. Bazılarına çok şaşırdım, bazılarını ise umursamadım. Önceden çok sevmediğim oyuncaklara tepki verdim. Annemin çözdüm UE'yi tavırlarını alt üst ediverdim. Artık evdeki eşyalar bana daha ilgi çekici geliyor Kuzey Tan. Bana oyuncak telefon almışlar, kimi kandırıyorlar anlamadım. Ben gerçeğiyle oynuyorum. Bir de annem telefonu fişten çekmese, seni arasam uzun uzun konuşsak ne iyi olur. Senin sandalyenle resimlerini gördüm. Daha yürümediğim için sandalyeyi yürüteç olarak kullanıyorum. Yürür yürümez, nasıl tırmanıyorsun sandalyeye senden tüm tüyoları alacağım. Bir de benim bir ahtapot oyuncağım var (eski postlarda da vardı), onu da hala çok seviyorum. İçine topları atıp çıkarmalara doyamıyorum. Artık peluş oyuncaklarımın sayısı artmaya başladı. Onların gözlerini, kulaklarını göstermek de bu aralar ilgi alanımda. Oyuncaklarımı yataktan atıp, düştü, attı demek de en sevdiğim oyun. Bir de annemin saçını taramak, dişlerini fırçalamak. Kumandayla o kadar uğraşıyorum, açılmıyor bizim televizyon. Açabilirsem oyun edeceğim onu da.

Sevgili Saricizmeli, bana Kuzey Tan'a mesaj gönderme şansı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Annelerimiz anlatmaktan bitiremedi bloglarda. İki çift laf edememiştik doğumgünüdaşımla. Kuzey Tan, sen de bir söyleşi yapsan da en sevdiğin oyuncaklarını anlatsana.

UE ile çalışma ortamında söyleştik.

Helin Avşar'dan sonra sarıçizmeli de kendini Ayşe Arman sanmaya başlamıştır. İşte pazar söyleşisi.

Sarıçizmeli: İyi günler sayın, UE. Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
UE: Abba (Lumbaydı, abbaya döndü lamba. İlk iletişimini mutlaka lamba göstererek kurar:), bir nevi merhaba.)

Sarıçizmeli: Bilgisayara çok hakim görünüyorsunuz. Fareyi masa üzerinde hareket ettireceğinizi, tuşlaraysa basacağınızı biliyorsunuz. Yoksa siz biraz taklitçi misiniz?
UE: Kikir.. Hiç güleceğim yoktu.Siz blog blog gezip iyi fikirler görüp uyguladığınızda , ilgili anne, ben fikirleri uygulayınca taklit insanı oluyorum öyle mi?



Sarıçizmeli: Bir de şöyle profil resminizi basabilir miyiz?
UE: Buyrun...



Sarıçizmeli: Sanırım biraz meşgulsünüz. Biz artık izninizi isteyelim. Çok teşekkür ederiz bize vakit ayırdığınıza. Fakat bu aralar söyleşilerde karşılıklı resim çektirmek moda. Böyle bir resim isteyebilir miyim?
UE: Ne demek! Benim artık parka gitmem gerekiyor, sonra gelip meyvemi yiyeceğim, uyku, banyo daha çok işim var. Daha geniş bir zamanda tekrar söyleşelim.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Gezme insanı Umut Ege.



Oyuncaklarını sakladığımız dolabı keşfetti. Aç aç nidalarıyla dikiliyor dolabın başına. Tv'nin de açılacağını kavramış. Aç'ı bugün itibariyle kullanmaya başladı hem dolaba hem Tv'ye. Tv'yi aç diyor, sonra da dönüp parmak sallayıp yasak yapıyor gerçi:))

Bu aralar sarıçizmeli, pek bir meşgul. İş, okul, ev, ue derken
" çok yorgunum, beni bekleme kaptan
seyir defterini (blog kendileri) başkası yazsın" yaklaşımlarında.

Hülya sağolsun, şşşşt dedi bana. Şimdilerde ue'nin ilginç yanlarını düşünüyorum. Toparlayıp yazacağım.

Sariçizmeli'nin OIP'den intikamı.

HArika karakterinle bizleri gülümseten OIP. Beni halen çizmedin. İşte intikamım nihahaha!:))

Lütfen anlamak için üstüne tıklayınız:))



Hülya mimini aldım, post manyayı yapicym seni, az sonra:))

16 Kasım 2009 Pazartesi

Pekmez Süt Demir Emilimi

Maviş arkadaşım bana kendi yapımları pekmezlerden getirirdi üniversite yıllarında. Annem de yediklerimin üzerinden geçerdi her gün. Telefon sırasında bir sürü arkadaş, ben anneme ne yediğimi sıralıyorum. Bu durum üzerine liste alımından vazgeçmişti:) Sadece pekmezini yedin mi sorusuyla yetiniyordu. Ben de hiç sevmezdim şu pekmez meretini. Arada yerdim gerçi. Ama anneme her sorduğunda mavişin pekmezini yiyiyorum derdim. En sonunda annem dayanamadı varille mi getirdi maviş pekmezi dedi:))

Gün oldu devran döndü, ben anne oldum düştüm pekmezin peşine. Artık kendim de daha çok tüketiyorum. Halen çok leziz bulmasam da ne kıymetli olduğunu öğrendim en azından. Doktoru da Umut Ege'ye 6. aydan beri veriyor.

Elfeyp'in postundan sonra bir araştırdım, pekmez ve süt bir arada verilmeme teorisini. Bir sonraki gidişimde doktoruma soru olarak kaydettim lakin internetten edindiğim bilgiler süt ve ürünlri ile pekmezin birarada kullanılmaması yönünde (biz de böyle tüketiyoruz). Süt demir emilimini azaltan bir etkiye sahipmiş. Demir içeriğine sahip besinlerin C vitamini ile tüketilmesi öneriliyor, meyve suyu pekmez, et salata vb.

Demir gibi sağlam olmaları dileklerimle...

15 Kasım 2009 Pazar

Altın Kumsal

Günler, görevimiz tehlikenin kasetleri misali bana görevlerimi sıralıyor. Sonra da kendini çabucacık imha ediyor. Yetişemiyorum. Özlüyorum pek çok şeyi. Kasım sonrası her şey daha iyi olacak. Umuyorum.

Umut Ege'nin şirinlikleriyle kendime geliyorum arada.

Radyoyu işaret etti geçen gün, açtım haber kanalı. Parmakları şıklattı ama suratı mutsuz. Frekansla oynayıp oynak kanal bulduk, parmaklar hızla şıklamaya, kafa sallanmaya, ağız kulaklara ermeye başladı.

Altın kumsal diye bir kitabı var, önceleri biz okuyorduk, şimdi o okutuyor. Obu emriyle. Obu olmazsa elimi alıp kitabı kavratmak suretiyle amacına ulaşıyor. Önceden ayakkabılarını gösterirdi çocukların. Şimdi akka (ayakkabı) diyerek gösteriyor. Doktorumuzun basmadan ayakkabı almayın tavsiyesine uyuyorduk. İyi ki de uymuşuz. Ayakkabı alımı sorunsalı oldu. Etliymiş bizimkinin ayaklar. En sonunda bir ayakkabı aldık ama onu giydirmek de oldukça zorlu.

Kuşlar (Ku) bu ara favorimiz. Camdan kuşlara ve arabalara bakmak da en büyük zevkimiz. Arabaların ardından hüzünle gitti (t ler çok vurgulu) demesi var ki, aman bu kasımdan beş tane gelsin üstesinden gelirim dedirtiyor bana.

Banyonun önünden geçerken çşşş diyor. Ama tuvalet eğitimine daha çoook yolumuz var.

Buzdolabındaki magnetlerle oynarken kendinden geçiyor.

Gece uykuları oldukça düzenli, maşallah.

Perdemizde boncuklar vardı. 3 tane. Bu sabah kahvaltısını hazırlarken 1.5 tane kaldılar (birini kornişten kopardı, diğeri ipinden ortadan kopmuş). Sesimi yükselttim kızıyor numarası yaptım, sesini yükselterek bıdı bıdı birşeylere kızı o da:)) Isırma ve saç çekme sürprizlerinde, boş bulunup feryadı bastığımda korkup ağlıyor. Ne zaman gerçek ne zaman uydurma tepki verdiğimin nasıl da farkında.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Hülya'nın Mimi

Ahh ahh, saricizmeli saricizmeli bilinmezken, akıllarda imaj insanı, moda ikonu olabilme potansiyelim vardı. Yıktın Hülya miminle:))

1.Dolabını açtığında hangi renkler daha fazla?
Mavi ve turuncu daha fazla sanki. Ama oldukça renkli giyinmeyi seviyorum. Artık ağır abla olup daha pastel renklere geçmeye çalışsam da ruhum bir itfaiyeci canlılığında:)

2.Alışverişe gittiğinde hangi mağazaya uğramazsan olmaz?
Artık daha çok bebek mağazalarına uğrasam da, ipekyol, koton, inci, kitapevi, kahveci ekseninde geçiyor alışverişlerim. Lakin alışveriş benim için külfettir, aralıklı olarak çıkar topluca alıp dönerim ki uzun müddet gereksinim olmasın.

3.Kendini rahat hissettiğin giyim tarzı?
Pantolon, gömlek, topuğu çok olmayan ayakkabı, kocaman bir çanta (içinde fare yavrusunu kaybetsin, böyle miydi bu atasözü?)

4.Kesinlikle seksi diyebileceğin şeyler?
Çuval giyse yakışan insanlar var, onlarda pek çok şey.

5.Asla giymem dediğin kıyafetler?
Kürk, şalvar, allı güllü kumaşlı giysiler, vatka diyeceğim ama yalayıp yutmam umarım:))

6.Fiyatları gereği ulaşılması zor yabancı markalardan en beğendiğin?

Fiyatları gereği mi hiç ulaşmamışım ben bu markaların bilgisine. Numunelik bir tane sayamayacağım. NE güzel, ben adlarını bilmediğim için ulaşamıyorum. Adlarını bilsem belki ulaşabilirim hayalim var:P Benim içim giysi delice paralar dökülecek bir konu değil. İçime sinmez.

7.Kitap, film, spor" hangisini diğerlerinden daha çok yapıyorsun?
Görüp gördüğüm hamileliğim boyunca günde 10000 adım atmak oldu (bazen 16000 i gördüm) çok faydasını gördüm. Yüzerim, bisiklete binerim, yazdan yaza, 10-15 gün epi topu. Fİlm izlemeyi tvde asla başaramıyorum. DVD daha iyice. Sinemada izlemeye bayılıyorum, lakin uzun vakittir izleyemiyorum. Kitap, işte beni tanımlayacak şeylerden biri, bilmem anlatabildim mi:))




8. Nerde bu sekiz:))

9.Dışarıdayken yemek yemeği en çok tercih ettiğin yerler?
Genelde evde yemeyi tercih ediyoruz. Fakat çıkarsak, Dostlar Mantı (fevkalade başarılı), balıkesir seyahatlerimizin vazgeçilmezi İnegöl Zeynel, bir takım kebapçılar.

Ben de Ela'dan fırsat bulursa dağlar kızını ve çikolatalı pastayı mimliyorum, bu mimi yazmadılarsa.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Ela ve Ada'dan sevgilerle...

Umut Ege



Umut Ege 1 yaşında



Umut Ege 1 Numara




Özgür Anne ve Birinci Tekir Şahıs, Ela ve Ada, öyle güzel bir 1. yaş süprizi yapmışlar ki! Tekrar çok teşekkürler. Umut Ege'ye de pek yakıştı. Gerçi artık poz verdirmek oldukça zor oluyor. Yazılar net okunuyordur umarım.

Hülya mimi gördüm, tez zamanda yazacağımdır.:)

4 Kasım 2009 Çarşamba

GDO - Garip Durumlar Oluyor

Lise yıllarımda büyülerdi beni DNA, RNA hikayeleri. A,C,G,T bazları nasıl da süzüle süzüle eşini bulur, hayatın özünün kodunu yazarlardı biyoloji dersinde izlediğimiz filmlerde. M. Amcayla Ş. Teyzenin bana lise bitirme hediyesiydi, İkili Sarmal kitabı. Bir solukta okumuştum ikili sarmalın (DNA) içeriğinin keşfini. Şimdi de birileri bir solukta geçiriveriyorlar bir takım düzenlemeleri.

Yiyeceklerinde DNA'larla oynayacağız diyorlar, sonra getirip sana bunları satacağız, hem de diyorlar ki haberin bile olmayacak ne yediğinden ne içtiğinden.

Domuz gribi için tantanalar koparken, neden bu konuda kimsenin sesi çıkmıyor?