25 Eylül 2011 Pazar

Benim Oyuncaklarım

UE'nin yaklaşan doğumgünü için oyuncakları gözden geçirirken kendi çocukluğumda da sahip olduğum oyuncakları da gördükçe mest oldum.


İşte benim çivi oyuncaklarım










Pire oyuncaklarım (neden böyle isimlendirdiğimizi bilmiyorum)






Legolarımdan bir tanesi, pencereleri kapıları olan hatta bar kapısı bile barındıran bir legom daha vardı..
 













Kızılderili oyuncaklarım...


Akşam akşam yüzümde gülücükler açtırdı bana oyuncaklarımı görmek.

20 Eylül 2011 Salı

Döndük

Ankara'ya döndük... Neye uğradığımızı anlayamadık. Ev yığmalı olarak dağılmakta. UE oyuncaklarını çok özlemiş. Kız abisinin oyuncaklarına sulanıyor. UE nin güneşten ve denizden yıpranmış saçları gitti. Bu ay Meraklı Minik dergisinin teması bisiklet, ona bakıp bakıp bisiklet üstündeki anlarımızı anıyoruz. Pek güzel geçirdik yazı, lakin buraları da pek özlemişiz. Hoşbulduk.

17 Eylül 2011 Cumartesi

Dönmeye Yatmak

Demiştim gelirken postumda, hızla geçer yaz diye. Geçti gitti. Denize alamastık dedik, eşyaları arabaya yükledik. Sabah kalkabildiğimiz en erken saatte kalkıp yollara düşeceğiz. Bekle bizi Ankara ve de bir sonraki yaz için buralar...

14 Eylül 2011 Çarşamba

Bakıcı Ararken

NE için bir bakıcı desteği alacağım. Sizce ön görüşmede neleri konuşmalı, nelere dikkat etmeliyim?

9 Eylül 2011 Cuma

Ek Gıda

5.5 ayda başlayalım dedi bu seferki doktorumuz. Ama önerisi hazır muhallebi olunca, tavrım hmm tamam öyle yapalım diyip bildiğimi okumak oldu. Tatilde oluşumuz nedeniyle, 6. ayın beslenmesini telefonda nasıl konuşuruz detaylı dediğinde, eski doktorumuzun uygulamasıyla gitsek olur muya tamam cevabını alınca bildiğimi okumak iyice kolaylaştı.

Hayat Güzeldir, demiş ki hiç bişi yediremedik. Ben de diyorum ki, o da birşey mi ben 2 keredir başlangıçta hiç birşey yediremiyorum. Ama bu sefer farklı, panik değilim, biliyorum ki alışma evresinde. UE bir yaşına kadar et yemedi, şimdi en iştahla yediği şey et. Bu deneyimle akışına bıraktım. Anne sütü bir daha yok ve içeriği halen çok kuvvetli. Tattırdıklarımdan ne kadar yerse, kalanı sütle tamamlansın.

Bizim listemiz şöyle:
1. Hafta: Meyve püresi (Elma, havuç ardından muz armut) 8. aya dek narenciye, 1 yaşa kadar kivi çilek yok.
Sabah 10-11 arası 2-3 kaşık ile başlıyoruz hergün öncekinin iki katına çıkarak 100-150 cc ye ulaşılır. Püre cam rende ile yapılacak. Bendenizin cam rendesini annem vermişti, aile geleneği cam rende yaptık:)
--------------------------------------------------------------------------------

2. Hafta: Sebze püresi (Patates, havuç(hem meyveymiş hem sebze:)), kabak, maydanoz, brokoli, ıspanak, küçük soğan, pirinç, kırmızı mercimek, 1 kaşık zeytin yağı haşlanır rondo vb. kullanılmaz analarımızın devrindeki gibi çatalla ya da tel süzgeçle ezilir.) (Bu arada, doktor küçükken yaz kış sebzesi ayrımıyla büyüdüğümüzü, farkı bildiğimizi unuttu galiba. Yaz geliyor, kabak dışında yaz sebzesi vermedi bize. Çocuğu küçükten günümüzün abuk beslenme düzenine alıştırma amacında da olabilir tabi.)
Öğlen : 2-3 kaşık ile başlıyoruz hergün öncekinin iki katına çıkarak 100-150 cc ye ulaşılır
--------------------------------------------------------------------------------

3. Hafta: yoğurt (kısa raf ömrü olan doğal hazır yoğurtlar da olabilir, ama biz evde kendimiz yapacağız.)
İkindi: 2-3 kaşık ile başlıyoruz hergün öncekinin iki katına çıkarak 100-150 cc ye ulaşılır
--------------------------------------------------------------------------------

4. Hafta: Kahvaltı: (2-3 bebe bisküvisi asla daha fazlası değil ya da 1 dilim ekmek, evde yaptığım tam buğday ekmeği de olurmuş. Evde yenen peynir minicik parçalara ayrılıp gece suya konacak, 50 gram, 1-2 kaşık pekmez (Nigar Teyzemiz, var mı halen ev yapımı pekmez?), 1-2 çay kaşığı dövülmüş ceviz, sağılmış anne sütü, mama, yoğurt ya da taze meyve suyuyla çatalla ezilir)

1. Hafta : Meyve
2. Hafta : Meyve + Sebze
3. Hafta : Meyve + Sebze + Yoğurt
4. Hafta : Meyve + Sebze + Yoğurt + Kahvaltı


6. ay bitince başladık, şimdi yoğurt haftasındayız.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Hırsızalmaz

Zaman ne çabuk akıp gidiyor. Planlanan dönüş tarihimiz bayramdı, biraz daha uzattık. Dönüşte ufaklığa bakıcı bulunması, UEye bir kreş ayarlanması, aksayan tezde ilerlenmesi gibi çok önemli üç maddemiz mevcut.

Annesi bunlara kafa yoradursun, UE denizin, kumun, güneşin, bahçeli evin, konunun komşunun, bilimum ağacın (bilhassa eriklerin, papaz eriğiyle başladı, şimdilerde bardacık ve hırsızalmazlarda. Hırsızalmaz benim ilk kez bugün tattığım bir tür, dışına bakınca birşeye benzemiyor ama içi çok lezzetli kıpkırmızı bir erik.)

Deyimleriyle günümüze neşe katıyor UE. Bir yer yatağı var, akşam yukarıdan indiriyoruz sabah kaldırıyoruz (paşam sıcak olduğundan yatakta yatamıyor, yere atıyor kendini biz de kendimizce önlem aldık). Yatağı götürmeye çalışırken sorun çıkarınca, süren doldu UE yatağı çıkarıyorum dedim. Eliyle bir boşaltma hareketi yapıp süremi boşalttım anne, tekrar dolunca çıkar dedi.

Arkadaşı biz akşamüstü Balıkesir'e gidiyoruz diyince akşamaltında gidin, verdiğin sözü tutumadın diye sitem eden dedesine sözümü tutmadım sokağa attım cevaplarını ilerde belki ünlü bir yazar olur da okur güleriz diye kayıt altına alalım.


Annem kekikli domates yapıyor kahvaltıya (süt arttırıcı etkisini vurgulamalıyım). Bizimki lekeli domates yemezmiş.

Hayat oyunlarının içine akıyor, ilaçlama oyunundan sonra karpuz satmaca en favorisi bu ara. Komşu "karpuzcu kaça karpuzlar" dedi, UE "üçe abi" diye cevap verdi, komşu "ooo pahalıymış biraz pazarlık yapalım" diyince de UE "zaten pazardayız ya" diye ekledi. Beni balkonda bırakıp kendisi röntgen ışığından etkilenmemek için içeri girip sürgülü kapıyı iterek ayağımın filmini çekiyor. Bugün hortum şeklindeki bisiklet kilidini boynuna geçirmiş soruyordu nereniz ağrıyor diye. Doktorsa 2. çoğul şahısta soru, pazardaysa abla abi ekleniyor soruya. Nasılda detayları kazıyorlar beyinlerine.

Teyzesi Ankaraya gidişini kastederek, pazara gidiyorum ben UE dedi, bizimki gelirsin di mi pazardan diye sordu.

NE ye katı gıdalara başladık, önlüğü tedavülden kaldırmış oğlum yemeklerini boynuında pembe bir önlükle yemeğe başladı. Ve NE nin yeme çalışmaları oğlumun midesini kaldırıyor, kustu kusacak. NE yi bana gösterme anne demekte yeme fasıllarında.

Hep beraber felekten bir gün çalmak ve babamıza papalinayı tanıtmak için Cundaya gittik. Biz papalina ve kabak çiçeği dolmasına kaptırmışken kaşla göz arasında annemin gözlüğünü denize fırlattı. Gözlük gözümüzün önünde süzüle süzüle derinlere inerken inip alayım diyen babama dur dedik, garsonlar geldiler bir aparatla gözlüğü arayalım derken iyice bulandırdılar gittiler. İnadım inat babam ben bir dalayım dedi, sevgili kocam hemen bir deniz gözlüğü aldı geldi. Abi bura taşlık, tekneden atla uyarılarını dinleyen babam önce bir kayığa sonra denize atladı. Hiç bişi görünmüyor derken gözlük bulundu. Babamın geri çıkması, çizilmiş dizler, şortunun kuruması, sıcak sıcak yenemeyen 2. tava papalina derken günü bitirdik. Bir başka deniz kenarı gidişimizde kendisine anneannenin gözlüğüne ne yapmak yok diye sorduğumuz UE nin cevabıysa, denize atmıycam yere atıcam olunca ne kadar sorun çözmeye yöönelik bir oğlum var diye gurur duymak da bana düştü.

Babannesi, halası, amcası, kocaman teyzeler ve kuzenler bayram tatili için çeşmeye geldi. Biz de, onlara katıldık. Gidişte, 4 kez uyuyan NE UE tarafından uyandırıldı. Dönüş yolundaysa çeşmede gözlerini yuman iki kardeş 3 saat kadar deliksiz uydu. Aliağada burası fenzin kokuyor diyerek gözlerini açan uykusunu almış UE, önce NE yi uyandırdı. Sonra dedesinin uyutmak için söylediği tüm ninnileri söyleyip güzelce kardeşini uyuttu UE. Bu ne sevgi derken bizimki bayıldığı kıııııııkkkkhhhhlamasından yapıp kardeşini büyük bir zevkle uyandırdı. Sonra gene başladı ninnilere ve bana dönüp uyusun da gene kııııkkhlayayım dedi.

Babam UE yi uyuturken türkülerden potpori sunuyor. Ve şu anda şarkı söyle diynce Haydiiii ulen de haydülen, kerimoğlunun sandalı da sandalı diye başlayan bir oğlum var:)) Ve bu türküyü bilhassa tüeletteyken (tuvalet) tercih ediyor. Peşi sıra yeni yılın yeni yaşın kutlu olsun, çok yat (bazen uyu da diyor), büyüüü büyüüü geliyor. Kapanış önce bir meclis kuruldu sonra pe-di-şah kovulduyla geliyor.

Bunlar aklımda kalanlar, diğer dedesinin özlemi dışında keyfi gayet yerinde, yağmurlar yağınca gideriz diyordu, bu akşam yağmur yağınca da kar yağınca da gitmiycem burda kleş okuluna gideceğim diyerek uyumuş.

Bunlaraa bir de NE'nin yaptıkları eklenince bedava eğlence hergün bize. Dışarıdan bakınca hırsızalmaz bizi ama içimize girince bir güzellik bir keyif deymeyin gitsin. Demem o ki, tek çocuklular, yalnız bırakmayın çocuklarınızı...