17 Ocak 2011 Pazartesi

Camların Arkasındaki Huzur...

Deli Anne yazmış, bir pencereye bakıp da içeridekileri zihninde canlandırdığını. Taaa, ünivesite yıllarıma götürdü beni. Beytepe'ye yurda dönerken (ki bende yurt anılarım sevgi doludur) cumartesi ya da cuma akşamları genellikle Anıttepe'de ışığı yanmış evlere bakardım. İçerdekileri hayal etmeye çalışırdım.

Bizim ders çalışma düzenimize göre oturtulmuş misafir düzenine göre cuma ya da cumartesi akşamları ya misafirliğe gitme, ya misafirlerin gelme akşamıydı. Cuma akşamları benim dersanem olurdu, lise son yıllarımda palazlanmaya başlayan Süper Baba sonrasında Baba Evi dizileri cuma akşamları... Annemin pek kimsenin aynı lezzeti tutturamadığı muska böreklerinin, limonlu ya da portakallı kekinin (anne keki gibisi olmaz, bundan her pazar evi kek kokusuyla donatmalarım, kek değil sevgi sunumu, kaşığın içindeki değil sapındaki sevgi) kokusu girer girmez karşılar. Ya dizi seyri, ya gelen misafirlerin coşkusu (Ne kahkahalı olurdu annemlerin toplantıları.. Biz rkadaşlarımızla bir araya gelince o kadar gülemiyor muyuz artık?) Misafir gelince bolca odada yanardı lamba. Salonda, mutfakta, çocuk odasında, koridorda. Baktığım evin ışıkları bolcaysa kesin hükmederdim kalabalık ve coşkulu bir akşam olduğuna. Girivermek isterdim bir ucundan usulca...

Yıllar sonra Çetin Altan'da okumuştum, Galatasayar'a evci çıkışı dönüşünde o da bakar ve hayaller kurarmış camlar üzerinden.

Geçen seneydi, koskoca cumartesi kaçamağım bir markete kadar gidivermek olsun istemiştim. Ben çıkasıya hava kararınca, beyceycizime yaptırdığım köpüklü kahvemi balkonda içmiştim, soğuk havada paltomu giyerek. İçerisini seyretmiştim. Babası ve UE. Günün tantanasında farkedemediğim kadar sıcak görüntüydü.

Demem o ki, arada başka evlerin camlarından, arada kendi evimizin camından usulca süzülmek gerek. Ev körlüğü oluyor insan içinde ola ola, nasıl bir mutluluk ve huzur var içerilerde, arayanlara, bazen çok ortalıkta bazen biraz derinlerde...

5 yorum:

senem dedi ki...

Ah Sarıçizmeli ne kadar güzel anlatmışsın. Ben de bayılırım o evlerden süzülen sarı ışığa, o ışık altında toplananların huzurlu beraberliğini hayal etmeye.. (şimdilerde iyice yakın olan beyaz ışık aynı hissi vermekten çok uzak). Ben de bazen geceleri evimizin hemen karşısındaki bakkala gidiyorum bir koşu, ekmek, yumurta, günlük süt vs. almak için. Dönerken mutlaka şöyle bir durup bakıyorum bizim pencerelerden süzülen ışığa, içerden dışarıya yansıyan sessiz ama çoşkulu ve çok şükür ki huzurlu hareketin bana hissettirdikleri kelimelerle anlatılamaz.

Hayat güzeldir.. dedi ki...

Günaydın,ne güzel yazmışsın gerçekten. Bende özellikle bilmediğim şehirlerden geçerken bakar ışık yanan pencerelere, içeride neler yaşandığını kestirmeye çalışırım. Ama özellikle son kısım çok hoş hakikaten kendi penceremize arada sırada dışarıdan bakmak gerekiyor.

Adsız dedi ki...

ne güzel anlatmışsın. Bende bazen evime öyle dışardan bakıyorum, içim huzurla doluyor, insan huzur dolu bir yuvadan başka ne ister ki aslında hayatında... İş dönüşü Milimcan kreşe gitmediyse ve babasıyla kapıyı bana açık beraber '' hoşgeldin annoşşş '' diyorlarsa bundan büyük zenginlik olamaz.. ay duygulandım inan ki..

Deli Anne dedi ki...

canım ya, ne kadar güzel anlatmışsın.. hem içim ısındı hem de farklı bir bakış açısı oluşturdun bende..

saricizmeli dedi ki...

Güel anlatmışsın yorumlarınız beni mutlu etti:))