4 Haziran 2012 Pazartesi

Keçicik ve Oğlak

Bir güzel ülkede bir kara keçicik varmış. Birgün planlamadığı(istemediği) bir bebek beklediğini öğrenmiş. Ormanlar beyi demiş ki, sen doğur biz bakarız. El mahkum doğurmuş oğlakçığı vermiş Ormana. Hangi annecik ister ki yavrusundan uzak olmayı. Yanmış yanmış kül olmuş keçicik. O yana dursun söndürülmez yangınlarda biz varalım oğlakçığın yanına.

Kedi önde Kınalı Keklik arka çarprazında...

Orman her zaman iyi bakamazmış bakarım dediklerine. Kimi zaman kediler koyarmış kınalı kekliklerin yanına. Bazen haberi olmadan da gelirmiş kediler kınalı kekliklerin yanına. 26 kedinin bir olup yavru bir kınalı kekliğin peşine düştüğü zamanlar da olmuş. O durumlarda da Orman'da doğa kanunu geçerliymiş hukuk kanunu geçerli olacak değil ya...


Kimi zaman kuş sütüyle beslemiş Orman baktıklarını ama büyümüşler hep bir yanı eksik kalmış bakılanların. Güzellikleri nitelikleri bir işe yaramadan bir kafesin arkasında yitip gitmiş...


İşte bu Orman'a doğmuş bizim oğlakçık. Sağa dönmüş keçiciği aramış sola dönmüş keçiciği aramış bulamamış. Annesinin sıcaklığından süt içmek istemiş. Bulamamış. Orman ona büyüme küpü, inek sütü vermiş. Herkesçikler kafesler içindeyken o çimenlerde gezmiş dolaşmış. Orman ona diğerleri gibi bakmamış çok ama çoook sevmiş.


Hatta başka sevenleri de olmuş oğlakçığın. Pek ama pek sevilmiş.


Ama yetmemiş bu sevgiler ona. Anacığının sevgisini aramış. Büyümüş hırsından gitmiş bir Anadol kemirmiş.


Sevgisiz büyümek ya Anadol kemirtir ya Anadolu.

Anasından ayrılıp bakılan bir oğlakçıkken bile ne hüzünlü bir öykü bu böyle.
Hangi anne ister ki, hamile kalsın da gitsin aldırıversin söyle?



Hiç yorum yok: