Günler, görevimiz tehlikenin kasetleri misali bana görevlerimi sıralıyor. Sonra da kendini çabucacık imha ediyor. Yetişemiyorum. Özlüyorum pek çok şeyi. Kasım sonrası her şey daha iyi olacak. Umuyorum.
Umut Ege'nin şirinlikleriyle kendime geliyorum arada.
Radyoyu işaret etti geçen gün, açtım haber kanalı. Parmakları şıklattı ama suratı mutsuz. Frekansla oynayıp oynak kanal bulduk, parmaklar hızla şıklamaya, kafa sallanmaya, ağız kulaklara ermeye başladı.
Altın kumsal diye bir kitabı var, önceleri biz okuyorduk, şimdi o okutuyor. Obu emriyle. Obu olmazsa elimi alıp kitabı kavratmak suretiyle amacına ulaşıyor. Önceden ayakkabılarını gösterirdi çocukların. Şimdi akka (ayakkabı) diyerek gösteriyor. Doktorumuzun basmadan ayakkabı almayın tavsiyesine uyuyorduk. İyi ki de uymuşuz. Ayakkabı alımı sorunsalı oldu. Etliymiş bizimkinin ayaklar. En sonunda bir ayakkabı aldık ama onu giydirmek de oldukça zorlu.
Kuşlar (Ku) bu ara favorimiz. Camdan kuşlara ve arabalara bakmak da en büyük zevkimiz. Arabaların ardından hüzünle gitti (t ler çok vurgulu) demesi var ki, aman bu kasımdan beş tane gelsin üstesinden gelirim dedirtiyor bana.
Banyonun önünden geçerken çşşş diyor. Ama tuvalet eğitimine daha çoook yolumuz var.
Buzdolabındaki magnetlerle oynarken kendinden geçiyor.
Gece uykuları oldukça düzenli, maşallah.
Perdemizde boncuklar vardı. 3 tane. Bu sabah kahvaltısını hazırlarken 1.5 tane kaldılar (birini kornişten kopardı, diğeri ipinden ortadan kopmuş). Sesimi yükselttim kızıyor numarası yaptım, sesini yükselterek bıdı bıdı birşeylere kızı o da:)) Isırma ve saç çekme sürprizlerinde, boş bulunup feryadı bastığımda korkup ağlıyor. Ne zaman gerçek ne zaman uydurma tepki verdiğimin nasıl da farkında.
1 yorum:
Haberler çok tatlı...
Devamını bekliyoruz...:)
Yorum Gönder