29 Temmuz 2009 Çarşamba

İşte geldik gidiyoruz, hoşçakal kardeşim deniz.

On kocaman sene sonrasında tam kocaman bir ay tatil yapacaktım. Bin atlı akıncılar kadar şendim. Sabah Umut Ege'yi babannesine bırakıp hazırlıklara başladık. 7 de uyanıp ancak 11:30 gibi mutfak valizi gibi yeni kavramlarla yollara düştük.

Ders 1- Çocukla yola çıkış saatin belli olmaz.

Zeynel'de verilen mola sonrası, arabaya biner binmez uyuyan Umut Ege beni pek mesut etti. NE de güzel zamandı uyyumak için, o uyuyacak biz sohbet edip yol alacaktık. Bir de yağmur bindirmez mi, bayılırım yağmura, her yerde. Sonra birden bire durduk. Yaklaşık 45 dakika kıpırdamadan bekledik. Bursa havaalanına yakın bir yerdeydik. Kesin birileri geliyor yolu kapadılar diye düşündüm (Ankara insanı ruh hali işte:)), geliş gidiş ayrı yolları olan yerde ne kazası. Tır kazası. Tır yolu kapayacak şekilde kaza yapıp arkadan gelen arabaya çarpıyor, bu kazanın etkisiyle 2 kaza daha oluyor. Neyseki can kaybı yok. F=MA ne işimize yarıyacak da öğreniyoruz bunları demesek de temel fizik kurallarını böyle araç kullanan insanlarımıza öğretsek. Neyse ki yolculuk Balıkesir'de anane konaklamalı. Gece dokuz gibi ancak Balıkesir'e ulaştık. 2 Saatlik daha yol var, yerleşmek de cabası.

Ders 2- Yol hali lafı da çok manalı bir büyük sözüymüş, yolun her hali düşünülmeli.

Tatilin ilk 4-5 günü, yeni ortama alışmakla geçiyor. Çok iş var, hem denize girilecek (hem de Umut Egeye yemek yedirme başarılıp 10:30 a kadar deniz faslı bitecek, öğleden sonraları genelde dalgalı oluyor deniz), hem sohbet muhabbet edilecek (kamp ortamı olunca hazır kurulmuş pek çok arkadaşlığı birinci saatte tatilinizde buluyorsunuz), hem yemek pişirilecek, hem malzeme edinilecek, hem yedirilecek. Ben yemeklerini kendim hazırlıyordum. Çoğu anne gönül rahatlığıyla çocuklara ortamdaki yemeklerden yediriyordu. Ben onları yadırgamadım ama onlar beni, aaa yemekleri kendin mi hazırlıyorsun diye pek yadırgadılar:)) Evde tuzsuz veriyorlarmış onlar da, ama şu tavukta hiç tuz yokmuş ki, vb. Yazlık kısmı biraz daha tatil kısmı oldu. Yemek yükü, çocuk bakım yükü omuzlarımdan alındı. Deniz birden bire akşamları fevkalade oldu (Özgür Anne, aynı kumsaldan giriyormuşuz, tavsiyem akşam altı suları, nasıl sakin, nasıl sıcak), sabah koşturması son buldu. Tembellik etmeyip sabah 10:30 a kadar uyumasaydım, kitap okuma, şezlongta uzanma, daha uzun süre denize girme hayallerim gerçek olabilirdi, lakin uyku biraz uyku bütün isteğim buyduuu dedim:)) Havalar sıcak olunca (ve dün doktora gidip 2. dişin patlamak üzere olduğunu bu nedenle çok emmek istediğini anlayınca) Umut Ege durmadan emmek istiyordu. Emzirmeler, gelen giden eş dost, emeklemetme talimleri filan derken kocaman bir ay denize daha doyulmadan bitiverdi.

Ders 3 - Ya anne sütü verilirken tatile gidilecek, ya da beklentiler yüksek tutulmayacak, ya da yazlık tercih edilecek.

Çocukları 5 yaşın üzerinmde bir arkadaşıma oh ne kadar rahat dedim, sen öyle san eve dönsek diye hayaller kuruyorum diye cevap verdi.

Ders 4- Hamileyken ve çocukla, bir bebek ve bir çocukla, iki çocukla tatil yılları düşünülüp vay be ne tatil yaptım denebilir.

Ders 5 - Denize girip mest olmasını görmek, şezlongta uzanamamaya, kitap okuyamamaya, dinlenememeye değer. İyi ki var, daha önce de anlattığım gibi rüyalarımdaki tatiller bile onunla güzel. Benimki sadece geçiş sürecinin şaşkınlığı.


Benim için tatiller, yılbaşları gibidir. Yeni yıl bize güzellikler getirsin. HErkese iyi tatiller...

Hiç yorum yok: