7 Şubat 2014 Cuma

Bozkır'a Renk Katanlar(2): Bozkır - Mavi Pencere Yayınları

 
Eski bir yazımda da Bozkır'a renk katanlardan bahsetmişim:  "Yıllar önce konu başlıkları apayrı olmak üzere ben gene bir sınava çalışıyorum, ÖSS türkçe bu sefer. Paragraf sorusu Ankara'da baharda kırk gün süren yağmurları anlatıyor: kırkikindileri. İlk defa duyuyorum bu terimi. Paragraf sorularını çözmemin ödülünü alıp üniversiteyi kazanıyorum. Ve kırkikindilerin tanığı oluyorum, Beytepe'nin yeşilinde. Sonra Bahçeli'de kendi evim, sokağında öylesine güzel ağaçlar vardı ki, kırkikindiler beni apayrı mestederdi. Sonra kuruyuverdi Ankara, kırkikindi hayalleri kalakaldı. Ve gene bu sene, bir yandan UE Ankara'nın bozkırını bana yeşillendiriyor bir yandan da kırkikindiler."

Bozkır'da yaşamak Ege dolaylarından gelen birisi için oldukça güç. Bozkır'a renk katanları bilmek gerek tadına varabilmek için Bozkır'ın. 4 sene kadar önce oğlumu ve kırkikindileri saymışım. Bugün de ek olarak kızımı ve Mavi Pencere Yayınları'nın kitabı Bozkır'ı sayabilirim renk katanlar için.
 
 
Sanal kitap fuarı zamanlarında yıllık kitap avına çıkarım. Bu seneki avımda Oblomov Kedi Pamuk'u da avlamışım (ufak bir not: avlarımda Bir Dolap Kitap desteği çok) ve de Bozkır'ı. Fakat ne sanal kitap fuarında ne de alışveriş yaptığım diğer online kitapçılarda kitaplara rastlayamadım. Kitapları kenara not ettim konuyu kapadım. İlerleyen günlerde twitter'da izlediğim arkadaşım kitaplardan bahsedince vesileyle yayınevininde twitter hesabı olduğunu öğrenip kendileriyle iletişime geçtim. Önümüzdeki hafta kitapçıların online kitapçılarda olacağı müjdesini verdiler. Bununla da kalmayıp Bozkır'ı adresime gönderme nezaketinde bulundular.
 
Karda Ayak İzleri , Tostoraman, Mumuk , Kasabanın En Şık Devi en çok sevdiklerim listesine Bozkır'ı ekledim bir okumayla. Belki sayfalarda devedikenlerini* görünce çocukluğumun belleğimin dehlizlerinden fırlamasıdır sebebi. Belki  kitabın sıcacık çizimleridir. Belki de çöl koşarını ilk kez duymamdır. Belki Anadolu'nun böyle güzel  resmedilmesidir. Belki de o muhteşem karlı çizimdeki köyün Yer Demir Gök Bakır'daki köy olup olmadığını düşündürtmesidir. Belki de kitabın kahramanının bir sayfadaki Küçük Prens duruşudur. Belki mevsimlerin döngüsel akışıdır. Belki de Bozkır'a renk katan herşeydir.
 
 
 
 
 
 
Emeği geçen herkese teşekkürler. Çok güzel ve yerel bir çocuk kitabına kavuştuğumuz için. Şimdi önümüzdeki hafta diğer kitapları edinmeye geldi sıra. Ve de kırkidindilere kavuşup bu kitapları okumaya...
 




* Devedikeni'ni çocuklarımıza göstermek için kilometrelerce yol gitmek gerekecek artık. Belediye başkanlık bir proje bile olur devedikeni alanı parkları açmak şehrin beton yığınlarının içine.

13 Ocak 2014 Pazartesi

Pırasa sevmek için GüçBulPır

Karnabahar ve lahanayı çiğ bile tüketebilen bir sarıçizmeliyim. Ama pırasa ile hem benim hem çocukların arasındada hep bir mesafe, hep bir mesafe. Ben de onu nasıl sevimli hale getirebilirim diye düşünürken çeşitli okuduklarımı harmanladım.

500 gram pırasayı incecik kıyın, 2 tane havuç rendeleyin ve 1/2 çay bardağı zeytinyağında güzelce kavurun.  Ilımaya bırakın.
O sırada 4 yk ince bulguru 8 yk sıcak suda bekletin.
Bulguru pırasaya ekleyin.
300 gram kadar beyaz peyniri katın (bizim peynir tuzluydu ek tuz koymadım).
2 yk tam buğday unu ve 2 tane de yumurtayı da ekleyin.
200 derece fırında pişirin.



Çok güçlendirici yemek bu, "güçbulpır" diye çocuklara da servis etmeyi unutmayın.

Yok çocuklara servis etmeyeceğim derseniz içine biraz karabiber, biraz kırmızıbiber de çok yakışır kanaatindeyim..


22 Ekim 2013 Salı

Anneanne Sorunsalı


Güldük eğlendik yattık.

Konu gene çocuklara geldi.

Kaç çocuğun olacak NE senin dedim 2 dedi. UE senin diye sordum 7 dedi dedi.

UE karısına söyleyecekmiş 7 tane çocuk büyütecekmiş karnında.

Oooo o zaman ben size hiç gelmem çok gürültülü olur sizin ev, hep Ecelere giderim dedim.

O altı tanesini uyuturmuş biri uyanık kalırmış.

Sonra ben senin çocuklarının nesi olacağım diye sordum. Babaannesi dedi. Peki onların anneannesi kim olacak tanıyor muyuz diye sordu UE de bana.

Tanıdığımız biriyle evlenirsen tanıyoruzdur dedim.

Mesele Ayşe'yle evlenirzen tanıyoruzdur diye devam ettim. Evlenir misin dedim I-ıh.

Lale'yle evlenir misin? (not yazmış bir kız buna UE en iyi arkadaşıymış) I-ıh.

Gazme'yle (2.5 yaş) evlenir misin?  Ooooo onun büyümesine daha çok var yaa diye cevapladı istemez ses tonuyla.

23 Temmuz 2013 Salı

Rahatım rahat.

Hatırlayanlar hatırlar  UE   işleri halleder bizde. Artık kardeşinin yedirilmesi sorumluluğu da onda.



Büyük daha küçük olana baka baka büyütme sistemi var değil mi?

Rahatım rahat bu yaz:)



17 Temmuz 2013 Çarşamba

Bul Bakalım Farkı



Diyordum ki geçirdiğim son dört yaz için hamilelikten, emzirme hormonlarından bu bunalma hallerim. Hayır değilmiş ne yazık ki! Serinsever Sarıçizmeli olmuşum ben. Serinsever Sarıçizmeli sıcaklarda park bayır bunalmak istemeyince masa başı ilgi çekecek aktiviteler üzerine kafa yorar.

UE ile sırayla çizim yapıyor farkları buluyoruz. Bu UE'nin benim için çizdiği. Tüm farkları bulup onları bulamayınca kopyalar verdi bana: bir çatı bombeli diğeri düzmüş (ben de onu çizemediği için zannetmiştim), birinin üstünde çıkıntı varmış diğerinde yokmuş (kaleme hakim olamadı sanmıştım).

Resim arasında da yazlar arasında da çok fark var, bazıları bunaltıcı bazıları ferahlatıcı.


24 Mayıs 2013 Cuma

Yükseklik Korkusu

UE: Anne bu yaz yazlığa uçakla gidelim mi?
Anne: Gidelim oğlum.
UE: Ama ben cam kenarına oturamam, yükseklik korkum var da....

17 Mayıs 2013 Cuma

OİP'ten esinle eski bir yazı...

OİP eskilerden yazmış. Ben de o anatomilere atıf yaptığım bir yazıyı hatırladım:)
Hatırlayanlar gülümsesin.


Tarih: 29.03.2010

Yer: Ankara'da bir ev

Olay: Saatleri ayarlama enstitüsü, saatleri bir saat ileri alır. Baharın gelişinin müjdecisi bu gelişme anneyi pek sevindirir. Lakin UE bu duruma uyum sağlayamaz. Saat 8:30 olmasına rağmen mışıl uykulardadır. Bir önceki hafta çıkan 3 diş, uykusuz geceler, tatlı uykulu sabahlar nedeniyle işe bolca geç kalınmıştır. Daha fazla geç sayısını arttırmamak için UE'nin tatlı uykusu bozulur. UE'nin her sabah yarım saat yatakta kahvaltı keyfi vardır. Keyif sonunda UE yatakta babasının yanında bırakılır, yan odadan çorapları alınıp gelinecektir.

Olay Örgüsüne Katkısı Olması Amacıyla:

Herkes çocuk yataktan bir kere düşmeden büyümez der. Anne aklından geçirir, "eferin len bize düşürmedik şaşırmadık çocuğu" der. Zaten düşmemesi için çocuk asla yüksek bir yerde bırakılmaz, ağlasa bile yere indirilir, babası ben gidiyorum dikkat et denir.

Ama olacak ve öleceğe çare yoktur. Babanın gözleri UE'ye dikili olduğundan ne UE yataktan indirilir, ne de babaya uyarıda bulunulur.

Oysa ki baba masaldaki dev gibidir. Gözleri açıkken uyumaktadır. Ya da kimbilir tezinin hangi safhasını aklından geçirmektedir. UE'nin anne tarafından yatakta ona bırakıldığının farkında bile değildir. Dolaptan gömleğini almaya gider.

Tırın tırın tırııın...

Anne çorapları bir koşuda alıp gelir. Bir de ne görsün, UE yataktan aşağı doğru başını eğmiştir. Atlaması an meselesidir. Anne panik olur. En ortalığı velveleye veren ses tonuyla hızla ve panikle isim isim isim diyerek babaya seslenir. Baba her zaman iyi bir eşlikçidir. Paniğe hemen dahil olur. Hışımla fırlar. Bu arada boş zamanlarında adam kaydıran yağcıbedir çizgi filmlerdeki gibi babanın ayakları altından kayar. Baba dengesini kaybeder ama yatağın üzerinden atılıp UE'yi bacağından tutmayı başarır. Bu başarıyla UE'nin ya hızı kesilmiş ya da dengeli bir düşüşten alıkonulmuştur. (Bu konu bilinmemekle berebar, ilk seçeneğin olmuş olduğu düşünülüp gönüller ferahlatılmaktadır. ) Baba görevini yerine getirdikten sonra sağ omzu üzerine yere çakılmak suretiyle omzunu kırar.


Tarih: 30.03.2010

Yer: Ankara'da bir ev

Gelişmeler:

UE’nin kafasında kocaman bir şiş,
İlk hali kocaman bir ceviz imiş,
Lasonil jeli sürdükçe gösterir iniş.

Babanın kolunda bir askı,
Budur onun tüm işleri yapmamaya karşı kaskı,
Der ki içinden, yapsam tüm işleri olmasa kolumda bu ağrılı baskı.

Anne , anladı ki baba hayatta ona büyük destek,
Evde var iki erkek,
Giydirip yediriyor onları tek tek,
Araba kullanmasını pekiştiriyor vesileyle, buna sevinebilir bir tek.:))


UE alnında kocaman ceviziyle, olaya ilişkin tüm izleri silmiş legolarıyla oynar. Dedesi sorar, nereye çarparsan kafan acır UE? UE sehpa köşesini, sehpa kenarlarını ve kapıları gösterir. Anne sorar siz nereye düştünüz, UE Legolarına döner. Baba sorar koluma ne oldu UE? UE gene legorıyla oynar. Olay anı yukarıda anlattığım kadar neşeli tınılar barındırmıyordu ne yazık ki. Yatağın bir ucuna düşmüş ağlayan UE, diğer ucunda tutamadım diye inleyen baba (babalık işte), ne dediğini bile hatırlamayan ama hangisine ne oldu korkusundan ağzının birden kuruduğunu çok iyi hatırlayan anne. UE bu görüntülerle uğraşmayı istemiyor sanırım.


Bu ilk düşüş anımızda, OIP'nin kulakları çınlasın, bloga koyacak bir fotograf çekemedim ya! Hadi orda aklım ermedi, bari acil serviste uyansaydım:))

Kazasız günler dileklerimle...